Bahta bağlıdır işimiz
Nasılsa bir gün zil çalar
Hep gösteri gidişimiz
Şimdi yavaş, yavaş okşar,
Yarın şafakta, kırlar beyazladığında
Rüyandan üşüyerek uyanacaksın
Ak saçlarında siyah bir tel kalmadığında
Benden bir parça hatıra arayacaksın.
Yaklaştıkça uzaklaşan nedir dedim
Biri ses, dedi, biri ışık dedi
Ses kaybolur, ışık söner dedim
Belki yeşildi, belki,mavi, belki hiçbir şeydi
Gittikçe kaybolan nedir dedim
Kimi uzaklık dedi, kimi boşluktur dedi
Dün bir kalkışmaya öncülük ettim
Fakir sokağımın zenginine merhaba dedim
Nasılsın dedi
Eh işte dedim
İdare et dedi
Ben ne yapıyorsam.
Bir kuruşu, on kuruş ettin hileyle
Bir gün geri teper o silah unutma
Beyaz giyindin içindeki kirinle
Hilekarlık senide bulur unutma.
Dilinde yalanın haddi hesabı yok
Arşimet demiş ki ben kaldırırım
Felek de demiş ki kaldırda görelim
Bir kaldırmış, bir kaldırmış
Gökyüzüne direk olmuş
Tabiki bu feleğin işine gelmiş
Bir taşla iki kuş vurmuş
Üzgünüm,kırgınım,küskünüm ama
Dargınlık yaradır saramam ki ben
Dilim konuşsada barıştım sanma
Ah nasıl kırdın gözümden düştün sen.
Nasıl yaşayacağım senden uzak
Servi gibiydi o zaman boyum
Gönül doygunluğunun serin havasında
Özüm heyecan hazzıyla yanardı
Her çiçeği bilirdik arı misali
Hangi gonca açtığını bilirdik
Sular bulanık değil billur akardı.
İsterim ki bilsin çocuklar eskiyi
Anlatın aslına yabancı olmasın
Orta yere koyardık bakır siniyi
Atamız derdi ki oguş aç kalmasın.
Elbet zahmetliydi köydeki işimiz
Dökün yağmuru bulutlarım dökün
Size kara bulut diyen utansın
Çırpının kuşlarım, duraksız ötün
Avcıyım diye övünen utansın.
Gözümün önünde ürperen ağaç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!