Allara boyandı şehrin yüreği
Yıkıldı harap evlerin direği
Makbere vuruldu kazma küreği
Yine Mehmetleri şehit ettiler
Mertçe savaş yok kalleşçe pusu
kendi kaderine terk edilmiş bir sandal gibi
dalgaların insafına kaldıysan eğer,
sığındığın mendirek yıkılmış
mola alacak limanın yoksa...
asi fırtınaların tokadı tenine vurdukça
metcezirle yeksan olup,
Güneşin doğduğu yere yürüyorum
Ardımda koca bir hayat,
Yüreğimi kanatan acılar,
Bir umut aydınlanır diye ufuklar
Güneşin doğduğu yere yürüyorum.
Zaman beni sen tüketin
Bir mum gibi damla, damla erittin
Her anım bir ölüm o anı bir daha yaşayamıyorum
Her geçen gün daha zalim ardımdakileri alamıyorum
Nedir benden istediğin anlayamıyorum
Aslında ne Tahir olmak gerekir sevmek için
Ne de Zühre;
Ne Ferhat gibi dağları delmek,
Ne de Mecnun gibi çöllerde
Kalmadı o büyük sevdalar şimdilerde...
Şimdi ki,
Fiyasko birliktelikler!
Güz kırıtması gülücüklerle
Bina edilemez yıkılır hayaller
Bir şişe şarap sarhoşluğu gibi
Yüzeysel yapmacık mülteci aşklar
Ve yetim kalan sevgiler.
Parfümlerle hapsedilmiş ten kokuları
Unutulmuş o rayiha
Özlem yok
Şevk yok
Günübirlik sevdalarda
Direği yok yuvanın
Çatının payandası
Evcilik oyunu mu bu
Bu nasıl bir ironi
Saçılmış oyuncaklar
İki ayrı beden
Umarsız duygular
Umursamaz sevdalılar
Riyakâr
Bencilce
Yüreğe değil simaya bağlılıklar.
Oysa
Aşk riyasız karşılıklı sevmek
Acılara birlikte göğüs germek
Evliliğe değil ölüme imza atmak
Tek yürek olmak
Ve el ele gönül gönüle yaşamaktır.
Yoksa
Gönül eğlenir
İhanet edilir aşka
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Öyle bir yara açtın ki sinemde
Hançer vursan bu yarayı açamaz
Bir ok gibi saplandı acı sözlerin
Beni kahır etti yazdığın şiir
Mektubun geldi öpüp kokladım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!