Kandırmanın yolu çok, bir de afişle dene.
Bayrağa sırtın verip, yap makyajı yüzüne.
Yer bu millet bayramı, ilişme seçimlere.
De gitsin kurban olam, ayına yıldızına.
Kış gelse de yan gelmez, nöbette Mehmetçikler.
Kement mi olur bakışların, gözlerinden süzülürken?
Büyülenir mi tebessümün, dudağında bükülürken?
Urgan olur bağlar mı sesin, yüreğime serpilirken?
Ne var sende bilemem. Nedir böyle beni sana çeken?
Hıçkırık olur kalırsın boğazımda, sensiz gülerken.
Eylen biraz eylen, nefesim yetmez.
Ak düştü saçlara, gözlerim seçmez.
Can yorgun, yol uzun, gitmekle bitmez,
Benim koşturacak mecalim mi var.
Ben bildim bileli her dem vurursun.
Dökülmüş yaprakların,
Uçmuş kokun,
Kuru bir diken kalmışsın.
Adın Gül olsa da,
Bülbüller konar mı artık dalına,
Vazolar seni ne yapsın.
Hiç düşünmezdim,
Ferhat gibi
Vururdum dağlara.
Aramızda delinecek dağlar olsa.
Tereddüt etmezdim,
Koca bir köy halkı, köy meydanına,
Koca bir ateş yakmışlar.
Koca bir sac ayağına,
Koca bir kazan asmışlar.
Misafirler gelecekmiş,
Bir başkaydı bakışım şu hayata eskiden.
Ağlayıp inlerdim, şikâyet ederdim kaderimden.
Alevlenir de yürürdü isyan yüreğimden,
Gözyaşım tutuşurdu, gönlümün ateşinden.
Çevirdim bakışımı şimdi kendi içime.
Ey insan!
Ezilip büzülme,
Tanrının karşısında.
Ufalıp kaybolma,
Âlemin yanında.
Yum gözlerini,
Söylesene…
Nasıl çağırayım seni?
İçim varmıyor sana “eşim” demeye.
Aslım değil de,
Bir benzerim olduğunu düşünürler diye.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!