Dün mor bahçelerdeydim
Tomurcukların çiçek açışlarını izledim
Toprak kokusuyla sarmalayıp çiçekleri
Ciğerlerime çektim
Bir bülbül sesiydi kulağımı okşayan
Rüzgârın saçlarıydı tenimi gıdıklayan
..
Gönül kuşu gibi,sevdalardayım
Aşk bahçesinden,atılmışım ben
Boş kalmış yürekte,mor dağlardayım
Yarin hayaliyle,avunmuşum ben
Bahattin Tonbul
16.8.2012
..
Hercai menekşeyim aşk yolunda uçarı
Mor beyaz rengine aldanma sakın.
Nazenin yaptığım renklerin hası
Uçarıdır hallerim kanmayın sakın.
...türkmenkızı...
..
Ne güzelsin öyle gülerek candan
Her zerreye isliyorsun dokunmadan..
Sevda seli, askin mor gülüsün
Sensiz bahcelerde ciceklerin rengisin!
20.01.2006
..
İstisnasız her anın hesabı sorulacak
İltiması olmayan mahkeme kurulacak
Tarağın dişi gibi müsavidir insanlar
Tekebbür sahipleri, bire bir mor olacak
Ameli salih olan kişiler nur olacak
..
İki türlü canlının dokunulmazlığı vardır: Bir sokak köpeklerinin iki korumalı insanların... Bu varlıkların tek farkı vardır: Sokak köpekleri kemik yer, korumalı insanlar bonfile ve biftek yer. Bu iki canlının toplumda değişik ifadeleri var; ama çok sevilirler. Bunlara köpekler ve it herifler denir. Köpekler ve it heriflerin çok sevenleri vardır. Sokak köpeklerine bakım, itina medeniyetten sayılır. İt oğlu ite ya da it heriflere saygı yavşaklıktan kabul edilir. Sokak köpeklerinin sahibi belediyedir; korumalı insanların sahibi ise devlettir. Devlet insanına sahip çıkmaz; ama bu it heriflere iyi sahip çıkar. Çünkü devlet bu it herifleri kendi çıkarlarını korumak için her zaman önemser. Onları kapı kulu gibi kullanır. Sokak köpekleri artıklarla beslenirken, bu it oğlu itler bonfile ve biftekle beslenir. Aslında it herifler her haltı yer. Dişlerini gülerken bile gösterseler, ağızlarından salya akar. Onun bunun köpeği olan, aslında sarayda da yaşasa soysuzdur. Kuyruklarına basılınca azarlar, kudururlar. Her zaman keyfine düşkün, sadece kendileri için yaşamak isterler. Başkalarının pisliği üzerinde yaşayan mikroplara benzerler. Asla temiz ve adil bir düzenden yana olmazlar. Dünyadaki genel tablo içi bu boş resimlerdir. Şatafatlı çerçevelerin içinde, boş ve anlamsız hayatlar yaşamaktayız. Kan kırmızısının ve mor rengin ağır bastığı hayat tablosunda, kırmızıyı güle ve moru bülbüle çevirme davası vardır. Tüm kavgalar bu dava için verilse de, dünyada sergilenen tablo insanın estetikten uzak duygu ve düşüncelerinin gülü sararıp soldurduğu ve bülbülü bir kafese koyduğudur. Bülbüle kafes içinde verilen gül, bir çiftlikte koyuna verilen ottan farksızdır. Özgürlük, bedeni doyurmak değil; insanın kendisine yutturulmaya çalışılan sözde aşklara, sevgilere, dostluklara tokum diyebilmesidir. Eğer bir aşk genel tobla içinde nüden öteye gidemezse, o aşkta tek doğru, büyük orta parmağın yukarı doğru dik bir şekilde çizilmesi olacaktır. Aşkta doğruluk yürekte olmayınca, diğer parmaklar bu aşkın yanlışlığına boyun eğerken, uzun orta parmak bir küfür gibi havaya kalkacaktır ve bu kirli eller hangi saf ve temiz bedenlere hiç kirletmeden bembeyaz yataklar sunacaktır. Dünyada tek bir doğru kalmıştır o da uzun orta parmağı diklemektir. O parmağı ya göze ya da oraya buraya sokmaya çalışırlar. İt herifler en çok bunu yaparlar.
..
Yüreğim bir yamaç mor menekşelerle dolup taşan. Bir neyzenin sesi kulaklarımda yankılanmakta. Hafiften bir deniz kokusu yüzümü okşamakta. Bir an ölüm gelmekte aklıma beyaz kefenlerde bedenim. Hiç kusur yok dudaklarımda. Sonsuz bir uykuya kapanmışçasına. Ne dost peşindeyim artık ne de sevgili arayışında. Bütün hayatımda boyunca yollara kızmamışken, çukurlara ayaklarım düştüğünde. Şimdi neden kızayım benim için açılmış ölüm çukuruna. Ağlayanlar ve ağlamayanlar yanı başımda. Oysa kim tutar beni bunca ter kokusundan kaçar gibi Allah'a uçuşlarımda. Ya Rab var mı senden daha güzeli söyle bana. Genç kızlar ve delikanlılar taze bir biberdir ağzı yanmışlara. Ya Rab beni kucakla. Bütün kolların açılışında yüreğim daralmakta. Anca sensin bana geniş ovaları hatırlatan. Senin sesin var koşan atın toynaklarında. Daha ne yapayım ağzı kokuşmuşların bana şiir düzmelerini. Daha ne yapayım bana sevgili diyenlerin deyişlerini. Allah bir daha Allah bin defa Allah... Hayatımda hiçbir romanı böyle okumadım Ya Rab adını okuduğum gibi. Hiçbir kelimeye böyle aşık olmadım Ya Rab. Senin adını söylerken ölüm döşeğinde su isteyen hasta gibiyim. Allah bin kere Allah... İşte yüreğim bol esinti alan bir yamaç gibi. Ve yüreğim o yamaçta sana bahşedilmiş bir konak gibi Ya Rab. Sev beni sev beni sev beni. Değerli hissedeyim kendimi. Yıkılsın Kısra'nın sarayları. O sarayların bahçelerinde bir hurma ağacı et beni. Yapraklarımda bir Muhammet yazsın bin Allah yazsın. Yağmurlar yıkasın kirlerimi. Adın düşsün düşkünlüğüme. Sonra yücelt beni. Bir kuş eyle beni. Senin denizinde sonsuz bir çığlık et beni. Bağırayım Allah bin kere Allah... Haykırayım Ya Allah Ya Allah... Herkes beni kuş sansın. Herkes kuş tüyü yastıklarda uyusun. Bütün zulmün alkışlarında ezilen bir bülbül olacağıma, rahmet güneşinin altında eriyen bir mum olayım Ya Rab. At beni cehennemine orada sen varsın. Senin olduğun her yer benim için billur saraydır. Ya Rab beni sadece bağışla. Açgözlü bir insanın kucağına dökülen çil çil altınlar gibi, sevgini dök şu yoksulluğuma. Ya Rab beni Mümin orduları gibi kuşat. Dağ gibi günahlarımın üzerine dik tevhit bayrağını. Ve beni bütün bölünmüşlüğümle bağışla ve tekliğine kat beni.
..
Karşılıklı fenerler
Yanıp sönmekte
Sanki birer mors alfabesi
Sanki senden gelen bir haber
Dinliyorum görerek
Çözüyorum onları...
..
Bir seherde uyanınca uykudan
Kara haberini aldım sıladan
Her taraf kesildi kapkara zindan
Feryat, feryat, feryat
...............Kara yazmış yazımızı yaradan
...............Kopardı gencecik gülü dalından
..
Karanlığında yıldız yap beni. aydınlığında gölgen olayım. Her gün geçtiğin yol olayım. Eteğinin ucunda dantel, ellerinde eldiven olayım. Hep seninle olma isteğidir bu. Göz kapaklarında kirpik, bakışlarında manzara olayım. Olayım olayım sevgilin olayım. Şiirlerinde ahenk, kaleminin ucunda yazı... En mutsuz anında yüzündeki gamzende gül olarak biteyim. Burnunun dibinde hep olma isteğidir bu. Lütfen burun kıvırma bu isteklerime. Dualarındaki amin olayım. Senin de hep dualarında olayım. Öpemediğim yüzünde bir ben olayım. Saçlarının diplerinde tarak izi olayım. Bir duygu anıdır bu. Sen hiç duygudan anlamaz mısın? Senin başka kapılarda ne işin var? Ellerinde tokmak ben olayım. Vur yüreğimin kapıları sana ardına kadar açılsın. Yüreğimde sen yoksan, nabzım durmuştur. Bir sevgi çığlığıdır bu? Sen hiç sevgiden anlamaz mısın? Hiç yankılanmaz mı, coğrafyanda sesim. Yüce dağlarında bir eşkiyayım. Silahımın namlusu zirvelerindedir, sesim bir kurşun çınlamasıdır. Sesimle çığ düşür ayak dibime. Gel bana yeter ki... İster kar olarak gel, ister çığ olarak gel, ister ölüm olarak gel. Ne olursan gel, bu beden soğuğuna da, karına da razıdır. Helaldir sana yüreğimdeki her kan. Gel dök kanımı. Belki öldüğümde canımı ne kadar yaktığını anlarsın. Bütün sinir uçlarımdasın. Tenime damla damla düşmekte aşkın. Beni çıldırdığının farkında mısın? Hiç çocuk oyununda kaçar bilyeler bir baba gibi geri döner mi? Benimle oynama bu kadar. Bir gidersem, dağların büyüklüğüne bakmam. Salarım kendimi yokuş aşağı. İşte o zaman ellerin bomboş kalır. Parmakların karanlığı yırtar sonra. Bir kelebek misin yoksa, ne bu gül gülüşlerine tutkunluk. En çok karanlıktan kelebekler korkar. Çünkü karanlığın yalnızlığında, kelebekler gülleri ararlar. Gülleri göremeyince de yalnız ağlarlar. Gel öyleyse kelebeğim, gel yanıma. Yüreğimi gül bahçesi yapayım sana. Ne renk istersen o renge bürüneyim. Acılarınla mor olayım. Mutluğunla sarı olayım. Senin yanında rengarenk olayım. Lütfen sevgilin olayım.
..
suskunluk bazen en güzelidir
ve suskunluk bazen çok şey anlatır
zamansız gidişlerin ardından
ölüm bile susabilir
parçalanmış gülüşlerin içinde
..
Her yeni güne,mor perdeleri çekerken usulca
camda yansıyan gözlerimle bakışır
gizli ümitlerim...
her yeni günde,köz hasretleri çekerken usulca
canda aglayan küllerimle bakışır
gizli ümitlerim....
..
Ayrılığın mor hüznü
Yetim bir çocuğun gözyaşları gibi
Damarlarıma sızıyor
Yüreğimin dibinden başlayan bir deprem
Varlığımı alt üst ediyordu.
..
ZAMAN TÜNELİ
Aynalarda görünce alevden hayalimi,
Hayatı düşünüp de tarif edesim geldi.
Mor halkalar ve saçlar anlatınca halimi,
Zamana isyan eden öfkeli sesim geldi.
..
Ateşi basar yüreğine yaşamanın
Yanaklarında kor mu, kor!
Şehveti, arzusu bedendeki salgının
Dudaklarında mor mu, mor!
Yanakların kor mu, kor!
Yanakların, dokunanı yakacak!
..
Sabahın ilk ışıklarında
Akşam Sefalarına inat
Işıyan sarı güller de olsa
Aldırma
Akşamın ilk muştucuları
Yine mor menekşeler olacak
..
Ne karaymış su alnımın yazısı
Meleşmiyor koyun ile kuzusu
Ana baba kardeş bacı acısı
Nerde benim mor sümbüllü
(Çiçek kokan) bağlarım
Gurbet elde ah çekerek ağlarım
..
Arda'ya suya varma (Kamile'm aman)
Geçerken kuma dalma
Ben sana demedim mi (Kamile'm aman)
Ellerden mektup alma
Al giydim alsın diye (Kamile'm aman)
Mor giydim görsün diye
..
Zamanı belli olmayan tarihten beri sana tutkunum.
Nem değen gözlerine, mor öpüşler bırakıyorum.
Yüreğimin dar odacığına, gözlerinde ki hüznü dolduruyorum.
Aşkın şarabından, bir de zehirli tarafından,
Sayende şerefine diyerek, bedavaya içiyorum...
..
Ak 19 Mayıs ak
Mustafa Kemal Samsuna çıkacak.
Al 19 Mayıs al
Sivasta Mustafa Kemal...
Yeşil 19 Mayıs yeşil
Çimenlerde çocuklar oynaşır.
..