bahçesinde su kuyusu olan
odalarında yüklük bulunan
hayatlı-sayatlı
ahşap iki katlı
fakir evinde dünyayla tanıştım
saçları yumuşak gökkuşağı
sanki temmuz sarısı
boya değil
gözleri gece mavisi ile
orman yeşili arası
yırtmaçlardan görünen bacak
yetiyordu bizlere
sonra etekler kısalıp
çıkıverdi dizlere
derken mini minimini şort
dalgaların sesini görmezlikten gelerek
sabaha dek sevgiliye göz kırpar
gün doğarken yorulur
akşama değin uykuya yatar
bıkmaz usanmaz yorulmaz
akan su gibidir
deposu dolu hoşgörüsünde
duygulu anlar yaşatır
çiçek açan bahçelerinde
sıcak fırtına gibidir
unutmam asla dostu arkadaşı
vefadır benim adım
olurum onların
candan sırdaşı.
ararım sorarım kuşa kelebeğe
bazısı yaşamış sevdadan yana
aramamış hiç meyi
yaşamı bu sanan
çıkmamış meyhaneden diğeri
eser bırakıp sevgi veren
yaşıyorum sanki körler kentinde
görüyor üzülüyor konuşuyorum
hiç kimse görmüyor konuşmuyor
hissetmiyor gelen tehlikeyi
sanki
ölü toprağı örtülmüş üstlerine
yıllarca etrafında dolandım
nasıl olsa beni sever sandım
pervane olup ateşinde yandım
kurtar beni aşkım.
gülen gözlerle bakışına
otuzüç yıl sonra
sana döndüm Devrek
biliyorum güzelsin şirinsin
sen benim
dünya ile tanıştığım yersin
Şiir, kişinin iç dünyasındaki coşkunun, aşkın sevdanın ve tüm güzelliklerin sözle dışa yansımasıdır.Okuyana az sözle çok vermektir.daha başka bir deyişle, sözün yoğunlaşmasıdır diye düşünüyorum.
Bence şiir kısa ve öz olmalı ve fazlaca imge kullanmamalı diye düşünüyorum. Ben buna özen gösteririm.Pek çok şairin, şiirlerinde fazla imgeye boğlduklarını görüyor ve bunları okumuyorum. Okusam da şairin ne söylediğini anlayamıyorum.