Meryem Şahin Şiirleri - Şair Meryem Şahin

Meryem Şahin

Işıltılar devşirdim güneşin güldüğü yerden
Acı tebessümlerime bir avuç pırıltı versin
Sıcak rüzgarlarına vurulmuşum belli ki bu şehrin
Eser eser de çeker beni yüreğime bağlı zincirden

İçinde ılık meltemler saklı sandığım

Devamını Oku
Meryem Şahin

Kelebek kanadında bahar
Durmadan uzakta bir çocuk ağlar
Kelebek uçar
Beneklerinde hüzün var
Kelebeği çağırır papatyalar
İştiyakla uçar uçar

Devamını Oku
Meryem Şahin

Gündoğumu gülüşler dokunurken gül tenine
Sislerin ardında sıra serviler/ serviler sıra sıra
Ellerimde kor koyduğum şu sepet
Dokunsun rüzgarı bu şehrin
Alevlensin yine şarkıların ritmiyle

Devamını Oku
Meryem Şahin

yel vurmuş bağına
hazana dönmüş gibisin
bir el değmiş yaprağına
gülleri solmuş gibisin
doğmuyor artık sabaha
güneşi ölmüş gibisin

Devamını Oku
Meryem Şahin

griler maviyi deldi
vakit akşamdır şimdi
melal-i hüznümle cengi
der ki: şi'rin vakti geldi

kırlangıç kanatlarında gün

Devamını Oku
Meryem Şahin

Konuşabilme olgusu insan hayatında ne kadar önemli bir özelliktir değil mi? Allah’ın biz insanlardan başka bir varlığa vermemiş olduğu bu nimet, bizi ayrıcalıklı kılan unsurlardan biridir elbette. İnsanoğlu Hz. Adem’den bugüne kadar kendini ifade edebilme çabası içinde bulunmuştur. Bazen mağara duvarlarına yapılan resimlerle, türlü şekillerle, ilkokul kitaplarımızda öğretildiği gibi ateş yakarak, güvercin uçurarak davul çalarak haberleşme yöntemleri ile de konuşmaya, kendilerini ifade etmeye çalışmıştır. İnsan nesli günden güne, asırdan asıra tekamül göstererek konuşma yeteneğini kazanmış değildir.
Allah vergisi olan bu özellik, Rabb’in, kendisine halife olarak seçtiği, topraktan yaratılmış varlığa lutfettiği akıl nimeti yanında belki de en önemli olan ikincisidir. Doğarken ağlayarak, hem dünyaya geldiğini, hem yaşayan bir varlık olduğunu haykıran, hem de çevresindekilere sesini duyuran, belki onları yardıma çağıran bebek insan, bu çağırma işlemini hayatı boyunca yapacaktır. Sözlü ifade ve kelimelerle konuşarak, yazılı yöntemlerle sessiz sesini duyurarak, ve farklı yöntemlerle çağırmaya, yani davete devam edecektir.
Konuşma eylemi için gerekli olan organların her insanda ve hatta insan türü dışındaki diğer varlıklarda da olduğu halde bazılarının neden konuşamadıklarını bazen düşünürüm. Elbette bunun tıbbi birtakım engelleri ve açıklaması vardır. Fakat görünürde aynı görüntüye sahip uzuvlarımız bundan yoksun kalırken, başka işler için yaratılmış olan azalarımız da kendi görevleri dışındaki işleri üstlenebiliyorlar.
Örneğin elişlerinde maharetli bir kadının narin parmakları, güzel örgüler örmek, yemekler hazırlamak dışında konuşabiliyor da. Küçük birkaç çocuğun ağızları kapalı dururken el ve parmakları konuşma fonksiyonunu üstlenmiş durumda olabiliyor. Birçoğumuz konuşamayan çocukların el ve parmaklarıyla konuşabilme yeteneği kazandırmayı amaçlayan okullara gidip geldiğini, hatta bunların kendi aralarında çok güzel anlaşabildiklerini görmüşüzdür. Görsel yayınlarda bu gibi kimselere yönelik parmakların konuşturulması yönünde yayınların yapıldığı da hepimizin bildiği bir durumdur.
Günümüzde teknolojinin en önemlilerinden olan bilgisayar, ellerimizin emrine itaat etmekte değil midir? Klavyenin tuşlarına basma işlemi de bir konuşma fiilidir. Ve Kur’ani Kerim’in Yasin suresindeki “o gün ağızlarının üzerine mühür vurulur, ve bize elleri konuşur, ve ayakları şehadet eder, ne yaptıkları hakkında.” Ayetinde bahsedilen ellerin konuşması mevzunun ahirette olacağı bildirilen görüntüsünden önce, ellerin, parmakların konuşması belki de ona bir misal olarak daha dünyada iken idrak ettiğimiz bir gerçektir.
Konuşma fiili kendini ifade edebilme gereksinimi kadar, çağırma, davet bakımından da öneme haizdir. Zira; anne karnından ağlayıp birilerini çağırarak dünyaya gözlerini açan insan nesli, hayatının son demine kadar çağırma, başka bir ifadeyle davet vazifesini ifa etmeye devam edecektir. Ve etmesi de gerekir. Hakka davet ile emrolunan insanoğlu, bu görevden gafillik veya imtina ederse, gerek kendi seçimi olarak, gerekse isteği dışında başka şeylerin davetine kendini adamış bulacaktır.

Devamını Oku
Meryem Şahin

Alıştım ben ağlarken gülmelere
Alıştım seni uzaklardan sevmelere
Dokunursa gül bülbüle yanarmış
Onun için bülbül figan edip ağlarmış.

Gecelerin koynunda uyurmuş hep sabahlar

Devamını Oku
Meryem Şahin

Gözlerin kömür rengi
Saçlarin simsiyah.
Devasa bir kadınsın sen
Elbisen siyah.
Kucaginda sayısız çocuk
Elleri siyah, yüzleri siyah.

Devamını Oku
Meryem Şahin

Bir ışık yandı uzakta
Baktı gördü gözüm ağladı
Yürek dedi ey göz sen bırak ta
Ağlamayı bende gör dedi çağladı
Ateşi hicran sanki ırak ta
Firak kemendini aldı bağladı

Devamını Oku
Meryem Şahin

Masmavi bir deniz
Ufka bakar gözlerim
Dalgalar haydi geliniz
Denizde martı gözlerim

Gözlerim denizde martı

Devamını Oku