Şiir yazmak,
gönlün kırlarda özgürce koşması gibi…
Bazen de nefes alabilmek için bir hayat…
Bazen bir yerlerde yazışmalarınıza şahit oluyorum:
“Selâm… şöyle, böyle… bilginize…”
Sonra heyecanla, harf harf, tekrar tekrar okuyorum:
“S-e-l-â-m… ş-ö-y-l-e, b-ö-y-l-e… b-i-l-g-i-n-i-z-e…
Uyuttum kelimeleri, şimdi seni dinliyorum.
Kapadım gözlerimi, şimdi seni izliyorum.
Varlığın, hayalimin gerçek olma hâlidir.
Gözlerimden dünyaya kaçma ihtimâlidir.
İçimdeki sessiz feryada,
bir sessizlik daha gerek.
Bunun adı vedasız veda…
Gittin ölümü inleterek.
Yalnızlık,
umutları tükenince insanın
üzerine çöken zifiri karanlık;
korkuyorum…
Bu şehirden gittiğini öğrendiğim anda
yapayalnız kaldım ben sanki koca cihanda
Yâ Rabbî!
Ne güzel bir melek yaratmışsın!
Karşıma insan diye çıkarmışsın!
Seni ilk gördüğüm anda sevdalandım.
Yalan değil bu,
masal da değil…
Sonra gözlerim gözlerine değdi…
Gözlerin ruhunu ele verdi;
seni tanıdım;
Yağmurun düşmediği çöller gibi yüreğim.
Yanıyorum; sessiz çığlık atar sensizliğim.
Ağlasam da fayda etmiyor, sana hasretim.
Yoksun; her yerde adını arıyor gözlerim.
Önceleri seni görmeyi arzu ederdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!