Bir annenin ninnisi gibi düşer toprağa sesimiz,
Bir babanın helal lokması gibi yoğrulur alın terimiz.
Bu toprak, yalnız taş ve toz değildir;
Kimi zaman gurbetten dönen bir evladın gözyaşı,
Yağmur yağmasa tatlanırmı tabiat 
Toprak verirmi taze başakları
Ağaçlar yeşil,yeşil bakarmı gökyüzüne
Yağmur yağmasa temizlenirmi vicdanlar
Kuytu köşelerde açan çiçekler gün yüzüne çıkarmı?
Yağmur yağmasa.
Geçmişin izleri canlanıyor içimde,
Bir anı, bir bakış...
Düşüyor aklıma seninle geçen günler.
İçimde kıpırdanan o eski arzu
Sessizliğimi delip geçiyor
Susturamıyorum, bastıramıyorum.
Bulamıyorum alemdeki yerimi
Âlem mi harab ben mi viran
Çıkar sırrından benliğini
Gör bakalım alem mi harap sen mi viran
Sır’da hapsolmuş benliğim
Kurtulmak mı harab kurtaramayan mı viran
Yıldızlara uçarken yoksun yanımda.
Saçların ağarmış belli ki yükün ağır.
Hamal kesilmişsin sağırlara.
Yalancı baharın çiçekleri,
Donu verir ayazda.
Yıllar oldu seni görmeyen de
Baştan aşağı süzmeyen de
İki çift kelam etmeyen de
Dinmedi başımda Sevda yeli.
Ağlaya, ağlaya sele karıştım
Ak kartalların uçtuğu Dağlar 
Bir zamanlar meskenindi
Coşkun Çağlayan ırmaklar
Senin yokluğuna ağlar.
Sarı yaylalarda koşturan atlar
Kana doydu! yağmur yağmayacak 
Toprağın suya ihtiyacı kalmadı.
Kar da yağmayacak zirvelere
Artık her şey ayaklar altında kaldı.
Çığlıkların cinsiyeti olmaz diyorum



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!