yok etmek istemem kötüleri,
iyilikte ve kötülükte sınır bilmiyorum.
Onlar iyi olsaydı, benden ileri.
O zaman, ben kötü olurdum.
Devletin başına kuzgun konunca
Başlar ayrı dilden konuşmaya
Derler ki ‘’kelle koltukta’’
Aptallar kendi kellesini göremez
Acır, en çok hangi kelle çıkarsa karşısına
Kimse kendine ölümü yakıştıramaz
Kömürün hası çok derinlerden çıkar
Madencileri tanrıları da koruyamıyor
Ocağa kelle koltukta giriyorlar
''Bu da ne ki'' diyecek birileri
Şirket yöneticisi olmak daha zor
Onlar kelle bacak arasında dolaşıyor
Kendi pisliğiyle beslenir köpekler
Kemik için kuyrukları bacak arası
Kompleksini hırlayarak dengeler
Ulurken havada olur burunları…
Dünya onların varoluşlarıyla sınırlı
Yaşarken ulaşamadığın cennete,
Öldükten sonra ulaşabilir misin?
Bunu vaaz edenlerin zulmü niye?
Zulüm, ifadesi mi yoksa sevginin?
Şimdi Suriye’de ölenler cennete
Mekanı cehennem mi öldürenlerin?
Ben de
Zalim biriyim…
İçtim iki kadeh rakı,
Kuruldum ufka doğru
Güneşin batışını seyrettim
Bir yangın zamanı yakıyordu
İttihat ve terakki
12 Mart
12 Eylül
28 Şubat -bu bir yenilikti-
Zincir gibi
Birbirini takip etti
Hava, toprak su ve güneş
Hem can veriyor canlılara
Hem eskitip solduruyor
Zaman biçiyor yaşamlarına
Kıskançlık böyle bir şey işte
Hiç sorumluluk almayıp da
Seçenekleri başkası koymuş ömümüze
- seçenekler arasından seçim yapıyoruz-
Sahip değiliz ki irademize
Sadece yaşamaya çalışıyoruz.
‘Suçlu! ’ Diye çıkarız hakim önüne
yaşamak için, öldürmek istemiyoruz.
Boğazına kadar sahtekarlığa saplanmış bir toplum. Çıkarından başka bir şey düşünemiyor. Dilinden de doğruluk, dürüstlük, ahlak sözleri eksik olmaz. Sevmediği halde seviyormuş görünür, bilmediği halde biliyormuş görünür, kendinden başkasını beğenmediği halde, iltifat etmeyi sever. Bu sahtekarlığın kabalığından habersiz olarak, inceldikçe incelmeye çalışır. Bu nedenle de, en ufak bir gerçek ve ezberleri bozan bir tutumda bu ince yerden anında kopar ve gerçek yüzüyle ortaya dökülür.
Yüze karşı güler, arkanı dönünce, dedikodu ve riyakarlık başlar. Her insanın bilinç altında yatan bastırılmış duygular vardır. Savaş ve kaos dönemlerinde ilk olarak ortaya dökülen bu
Şehvet ve yağma talan duyguları, barış dönemlerinde pusudadır. Kendi her an bunları gizlice
yatıştırmak istediği halde, birini yakaladığı an bunu açığa çıkarıp, diğerini ‘rezil etmek’ için olanca çabasını harcar. Paparazilik ayrı bir meslek haline gelmiştir. Suç bile sayılmaz.
Başkalarının zararına güler, rahatlar. Onun için ki ‘’Kapatıyoruz! ’’ kampanyaları en çok ilgi toplayan yerlerdir.
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.