Küçükken üzülürdüm
Yaşlanır diye babam
Her geçen günün sonunda
Ak düşüyordu saçına
Yüzündeki gergin hatlar
Beliriyordu daha da…
Dalda olgunlaşan elma,
Bin sabırla yanan üzüm
Bunca tadı neye borçlu,
Yanmaya mı, sevdaya mı?
Gün yanığı bir patlıcan
Sen aşksın, didar-ı paksın
Dertli kalbime can-fezasın
Şu gönlümün kirini, pasını
Gül-i ruhsarınla yıkarsın
Sen ilaçsın, tabib-i kalpsın,
Dünyanın en sitemkâr bir tebessümü bile
Hiç ummadık bir anda sende olur aşikâr
Yarın sende bir ümit, gelecek günler sende
Maddeye uzanmayan tüm yollar sana çıkar
Unutulmuş her sözcük mana bulur dilinde
Tek kelime bu devir
Tek kelimede biter
Yolu bulunmaz şehir
Yarını dünden yiter
Bu devir bir muamma
Şu dünya şefkatsiz, hasret yoludur
Göçebe misali döneriz biz de
Kimimiz şen şakrak, dolu doludur
Kimimiz bulanır her dem bir derde
Kimi türlü ahenk, türlü serzeniş
Dağ başında ıssız bir yol kenarı,
Gövdesi çatlamış bir dut ağacı
Gölgesinde susuz kalmış bir kuyu
Bekleşirler geçmeyecek yolcuyu
Ne geçen bir yolcu, ne kurt, ne kuzu
Sevgin ekmeğim benim
Suyun yarama ilaç
Kalbim, beynim, benliğim
Tatlı sözüne muhtaç
Sen olsan dile nağme
Kat benden de bir yaldız
Derinden bir hayal kur
Dünya yığın, sen yalnız
Ne iftar, ne de sahur
Kurgula en derinden
Hayallerin sonu olmaz,
Daha başlarken hayata
Sevdiklerine uçuncaya dek
Bir zaman çizgisinde, tozpembe
Kurgular uydurursun dengince.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!