Gölge uzar ha bire, ufuk ışıltı dolu
Türkü söyler öteden çoban eve dönerken
güftesi hasret dolu.
Sürülerin peşinden bir toz bulutu yürür,
Uzaktan ne hoş gelir sesi çıngırakların.
Hali vakti yerinde
Gâh yakar beni hasretin
Gâh boşluktadır kesretim
Gâh içimden çıkmaz kinin
Gâh sonsuza esaretim
Gâh bana kalır gördüğüm
Ne garip bir köyüm var,
Sonbahardır, tarlalar sürülecek
Amcam yağmur yağsın der,
Küçük oğlu istemez,
Babam bir çizme alsın
Ondan sonra yağsın der...
Başak elif gibidir, hiç sevmez eğilmeyi
Erdemli bilgeliğin tarifi belli
Gül nazlıdır, deniz çelebi
Mehtap aydınlatsa da geceyi
Güneşten özge değildir şulesi
Perdeyi çekme hemen
Işıkları kapama
Kapıyı sürgüleyip
Arkasına yaslanma
Evin dipsiz sokakta
Yol vermez hoyratlığa
Ey hayat, biz seninle
Barışık yaşamadık
Ben sığınmak isterken sakin limanlarına
Atıverdin sen beni
En azgın sularına
Murat alamadım hiç
Şu dar sokaklarda dalgın ve dargın
Geçişim sanadır ey güzel huylu
Ümitsiz gönlümde mahzun ve yorgun
Gidişim sonadır, ey ova köylü
Eviniz çift katlı, sokağınız dar
Aklıma düştü hüznü
Şu eski sevdanın
Hasret sarartmış güzü
Silinmiş tabiri rüyanın.
Rengi uçmuş gecenin
Bir hisse ver gönlümün perdesine
Bilmediğim mevsimlerden serpilen.
O sımsıcak duygular iklimine
Gabya uçan sevgilerden seçilen
Hiç bilmeden sabahın seferini
Mahzun gelip garip gitmek
Kaderimiz belki de
Zaman, mekân, birçok kavram
Kötürümden hallice
Yaşamak kavram, kuramda
Belki biraz delice
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!