sabah erkenden kalktım.
evden yol aldım,
büfeden gazete,
bakkaldan sigara...
Beydağı'na karşıyım şimdi,
sonbahara doğru...
Paşa Çayını çok sevdiğimden değil,
önümde bir çay olduğunu unutuyorum bazen...
çaya şeker atmayışlarım bu yüzden,
çayı soğuk içmelerim bu yüzden...
varsıl bir hüzün,
bana abone olmuş...
bazen keşke diyorum,
keşke kalbim portatif olsaydı!..
akşamları eve gelince,
annem katlayıp dolaba koysaydı...
küçücük ev zaten.
ne kalbim sıkışırdı böyle,
kardeşim,
dostum lafları yalanmış meğer!..
kuyuya düştüğümde,
ip diye sarkıttığınız yılanmış meğer!..
geç de olsa anladım,
güç de olsa öğrendim,
sen aklıma düşünce,
temmuz ayı ortalama sıcaklık değerleri yükseliyor birden...
termometreler kırkı gösteriyor,
yazıcılar uzaklaşıyor defter-i kebirden...
ortalık yanıyor,
ben kavruluyorum...
şu saat olmuş,
ben hâlâ ayaktayım...
gece güneşi,
akşamsefası fesleğeni yatırdı...
buğday başakları,
fırtına ağaçları yatırdı...
içimde müstakil bir yara var,
yüzümde sahibinden kiralık bir gülümseme!..
bir yanım diyor,
kendini ye bitir,
sabaha bir şeyin kalmaz!..
bir yanım diyor,
bilmem kaç yıl önce bu zamanlar,
buradaydı dedim senin için...
önce biraz hüzünlendim,
sonra ağladım için için!..
dün bu saatte buradaydı ile başlamıştım ilk olarak,
geçen hafta bugün buradaydı ile devam etmiştim,
bu şairlik iş değil,
kendime başka iş bakmalıyım...
yoruldum ben artık!
her gün,
kaç göze giriyorum,
kaç kulak arşınlıyorum...
yaşlı bir kurt da duramaz karşında,
genç bir efe de...
uzun namlulu bir silah sanki gözlerin,
baktığını vuruyor her mesafede...
saçların lavanta bahçesi,
ellerin pamuk tarlası...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!