Omuzum da ağırlaşan bir yükle,
Kasım soğunun iliklerimde,
Uykusuzluğun gözlerimde,
Ve sensizliğin ta içerimde,
Hissettiğim bir Kasım gecesi bu.
Titreyen ellerim,
..
Günler günleri telaşla kovalıyor, aylar ayları takiple kapatıyor. Fakat yüreğim yırtıldığı, rüyalarım kırıldığı halde yine yoksun. Yoksun kalan hicran derdimle, sensizlik sessizliğinde karanlığın giysisini giyen gölgeni arıyorum. Ufukların kanlı yüzüne ismini ve cismini sarıyorum. Gecenin karanlığına boğulan Üsküdar pencerelerini, gemilere kılavuzluk yapan fenerle tarıyorum. Fenerler; rüyalarıma yavuz, biriken gözyaşıma havuz, sensizlik körlüğüne kılavuz oldular... Kız kulesine fırlattığım hüzün taşları, yorgun duvarlarının canı yanarak acımla feryat ediyor. Deli dalgalar gözyaşımı yutarak, bilinmezlerin kara fanusunda kapanarak iradem hapiste kaldı. Sensizlik sessizliğine gömülen, kaldırımların kalabalığıyla sürülen ruhuma yaklaşarak bir santimde olsa tebessüm ver, benliğinden bir gramda olsa bakış ser. Umutsuzluğun sıkan cenderesinde boğulacak gibiyim, Uzakların bıkan enderinde bağıracak gibiyim... Sana olan özlemim darağaçlı intizarıma dayanarak gönül yasımla yandıkça yanıyorum, kalemim mürekkepler tutarak kanlı hüzünle battıkça batıyorum, bedenim Karacaahmet’in ölüm soluğunda yattıkça yatıyor. Düşlerim sönük, sözlerim donuk kaldı, beni benden aldın. Dudaklarımı tellendiren melodiler, duygularımı seslendiren şiirler, ellerimi terlettiren işaretler seni söyler bana. Ah..! sevginin çilesinde çiçek bahçeleri kuruyarak kopan ızdırap çığlığım... Ah..! yaşamımın filesinde topladığım dilek sayfaları tutuşarak deryanın serinliğine bıraktığım küllenmiş kaşım. Ah..! hayatımın direğinde yükselen sevda kubbesi yıkılarak koparılan başım. Ah..! zamanımın dişlerine atılan taşlar: Hep seninle akar, yüreğim seninle bakar.
..
10 Kasım 1938. Yüzyılların ötesinden gelen bir çığlığın, kendisini bin yıllar sonrasına taşıyacak o devasa koridora açıldığı o gün. Düşüncenin kanat takıp uçtuğu, engin bir sevda düşüyle gökyüzünün çalkalandığı o gün. O bitimsiz mavi anlatı.
Ve o 10 Kasım’ın 61 yıl sonraya yansıyan mavi ışıldayışlı gözlerindeki gerçe.
Zaman zaman dindiğim fırtınalarda, kimi gün söküldüğüm aydınlıkta, bazen de ısındığım kavgamda mavi bir ayrıntı adı yankılandıysa eğer, eğer sonsuzluğa kanat çırpan o martıya gebeyse zaman ve dudaklarda bayraklaşan O’nun adıysa eğer, demek ki her 10 Kasım’a umudu yayan her bir tören, her bir insan, her birinde taptaze bir bahar sabahı esintisince yepyeni başlangıçlar yaymış halkın dingin düşlerine ve o umut açmış düşlerin gerçeğe döndüğü anların kapısını.
Bugün 61 yıl sonra Ata’yı anarken bizce önemli olan Zübeyde Hanım’ın oğlu, vaktiyle 70/75 kilo ağırlığında ve 1.75 kadar boyunda olan ve 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrılan bu ölümlü insanı hatırlamaktan çok O’nu göremeyen kuşakların, yüz milyonlarca Türk’ün daha yıllar boyu bağlılık duyacakları, ulusça daha yıllarca bir ışık kaynağı olarak kendisine başvurulacak olan varlık, “Ölümsüz Devlet Adamı Atatürk” ya da “Düşünceler, ilkeler, amaçlar ve inançlar için kavgalardan kurulu manevi varlık olan Atatürk” olmalıdır.
İşte bizi devlet adamı Atatürk’ün karşısına götüren gerçek budur…
Yani Atatürk Safiye Hanım’ın değil de Hamiyet Hanım’ın sesini daha çok beğenseydi, çocukluğunda karga kovalamamış, parklarda oynamış olsaydı yahut fasulye ve pilavı değil de pırasa ve baklavayı daha çok sevseydi, kısacası etten ve kemikten kurulu, çoktan ölmüş Mustafa Kemal’in tercihleri şöyle değil de böyle olsaydı, biz Atatürk’ü yine aynı ölçüde sevecektik.
Biz fizik Mustafa Kemal’in bu tercihlerini öğrenerek Atatürk’e biraz daha yaklaşmadık ve O’nu daha yakından tanımış olmadık.
..
Kasım Rüzgarları
Ne getirdiniz bahçeme uzak şehirlerden,
Mutlu oldu mu insanlar kasım rüzgarları?
Ne taşırsınız yüce dağlar şu nehirlerden,
Yoksa sizler de mi özlediniz baharları?
Ağaçtan dökülen bir yaprak kadar çaresiz,
..
Aylardan kasım,
Ben ise hala temmuzu yaşıyorum,
İlk aşkım, ilk duygular,
İlk kez, yaşadığımı sandığım hayatım,
Oysa üç ay geçmiş aradan,
..
Kim ki görürse kendisini herkesten yüce
Dev bile olsa oluverir hemen bir cüce
(14 Kasım 2005/ İstanbul)
..
pembe hayaller
soluk kalır
hayatın renkliliğinde
Kasım 2014
..
Rüya mı ey sevgili,serap mıdır gördüğüm,
Vuslattansa bu haşyet; hakikattir öldüğüm..!
bir kasım.
..
Sen U ol
ben U dönüşü
19/Kasım/2012/Pazartesi/Ankara
..
Bu mevsim hazan vakti, hep bunalım günleri,
Bu mevsimde ölürmüş, kasım patı gülleri.
Her gece yüreğimde, bir garip yıldız kayar,
Mevsimler gelip geçti; eyvah, şimdi sonbahar
..
Kime düşman olursa gözleri dönmüş hayat,
Ona kurtuluş olur vaktinden önce memat.
Kasım KAPLAN
..
insanlara inancımı
ve duygularımı kaybettim
HÜKÜMSÜZDÜR
Kasım 2015
..
Uğraş elinden geldiğince uğraş güzelliklerle
Savaş mümkün olduğu kadar savaş çirkinliklerle
(23 Kasım 2005/ İstanbul)
..
'Sakla samanı gelir zamanı'
Çok saman cimri yapar insanı!
(Kasım-1992)
..
Bir şarkı söyle bana,gönlün içinde olsun
Kulaklarımın içi senin gönlünle dolsun
(Kasım-1992)
..