Karanfil bahçesinde, kırık dizeler arasında,
Şiirle uyandılar,
Her biri bir dize, her dize bir manifesto.
Ağaç kök saldı göğe, yapraklar kanat oldu
Biz ki kaybolmuş cennetin çocuklarıyız
AYSUDE koşuyor elinde bir çocuk bayrağı,
Ayın suya düşen yansıması,
Karanfillerin geceye gözlerini açması.
Sessizliği ipek bir tül gibi
Her gece, yeni bir şiir doğruyor
Adım, ADEM İRHAN'dır dilim ateşböceği !
Karanfil kokusunda saklı kederi
Bakmayın siz suskunluğum bir manifesto!
Şiir ağacına astım bayrağı
TUĞBA, çiziklerini yıldıza çevirdi,
Koşarken döktüğü ter şiir oldu.
Karanfiller eğildi izinden geçerken:
Yaralarım cennetin haritası
HUBAN ASENA, bir kitap sayfasından fırlamış
Avucunda mürekkep lekeli kirazlar
"Her tatlı, bir hüznün kabuğudur," diyor,
Küllerinden bir şiir doğuruyor.
HALİL KÖSE, karanfil bahçesinin kuytu köşesinde,
Avuçlarında bir kova tutuyor:
İçinde su değil, kopmuş yıldızlar, sönmüş gülüşler,
Ve gecenin dilinden düşen "eyvah"lar…
GÜLDECAN fısıldadığında,
Kökler değil, gökyüzü titriyor.
Her yıldızı kovaya dolduruşu, bir şiirin doğum sancısı oluyor:
Biri "keşke", biri "belki"* biri "artık*…
ELALEM sessiz, bir ağacın dalında,
Kulağına şiir fısıldayan rüzgârı dinliyor.
Yapraklar her düştüğünde ise
Fısıltıyı bir çınar gibi büyütüp
Toprağın türküsünü söylüyor
POYRAZ CAN, rüzgârın asi çocuğu,
Çiçekleri fısıltıyla dansa kaldıryor
Avuclarına nazar boncuğu bırakıp usulca:
“Özgürlük, şiirin en yalın dizesidir!” diyor
AY IŞIĞI, gecenin göz bebeğinde parlayan bir sır,
Şiirleri, aynadaki suret gibi titrek ve derin…
"Karanlığı yalnızca sözcüklerle değil, sessizlikle de yendim" diyor,
Her dize, bir gece nilüferi gibi açıyor karanlıkta
Dallarda AŞIK BEYAMİ'nin sazı nakışlı.
"Aşk" dedi, "perdesiz bir türküdür!"
Karanfiller, nağmelerle titredi
Sazının tellerinde şiir çınladı,
NURAY ÜSTÜNDAĞ, avucunda şiirlerin gece çiçekleri
"Işığı karanlığın dilinde aradım" diyor,
Sesini bir melodiye dönüştürdü bahçede
Her mısra, bir yıldızın doğuşunu fısıldıyor,
CÜNEYT sözü bülbül sesine dönüştürdü
Damarında şarkı, dilinde hüzün
İlk dizesi titrek bir çocuk adımı,
Yapraklarda ezgisi, bahçede türkü.
ZÜBEYDE, bir tomurcuk gibi sakladı sözlerini,
Fısıltısı, karanlığa düşen bir ay ışığı…
"Oku!" dedi bahçe, yapraklar alkış tutarken,
Sesi, şiirin gizli bahçesinde açan bir lale oldu.
HAYATA DAİR bahçeye Neşe getirdi:
"Hayat, şiirin dipsiz kuyusudur!" dedi.
Asude’yle yan yana oturup yorumladılar hüznü,
Her mısra, bir çiçeğe dönüştü ellerinde.
GÜLSE ŞİİRLERİ'nin sesi kadife bir bıçak
"Har Gülü" okunduğunda, kanıyor yaralar.
Şiirleri hançer, sözleri ninni
Kalplere saplanıp, süslüyor rüyaları.
HAZAN GÜLÜ, yazmasını açtı usulca
"Güz düşerken en çok şiir gülüşür!"
Küllerinden filizlenen bir bahçede
Kökleri, sessiz çığlıkları besledi.
KAHIROĞLAN, heceleri tuğla tuğla ördü
"Bir Beni Adem" dedi, kitabını göğe astı.
Her mısra bir kubbe, her kafiye bir nakış
Karanfil bahçesinde, yükseldi dizeleri.
MUZAFFER KAYA, sesini bir nehre dönüştürdü:
"Mucizem"* dedi Huban, dinlediğinde.
Şairlerin dizelerini çağlayanlarla besledi,
Yorumları meltem, sesinin tınısı şiire can veren nefes…
ZEYNEP, karanfil köklerinde bir ney sesi,
Mevlânâ'nın ateşiyle yaktı sözlerini.
"Gül ile bülbül," dedi, "aynı aşkın dilidir,"
Kırgın yürekleri semaya uçuran derviş!
GÖLGE, bahçeye çınlayan bir nağme bıraktı,
Her notada bir hikâye, her ezgide bir yara.
"Şarkı," dedi, "söylenmemiş şiirlerin kanadıdır,
Söz uçtuğunda, sesimiz toprakta kalır !"
TEKNİK MAN, şiir ağacının altına oturdu,
Kulak verdi her kökün fısıltısına.
"Dinlemek," dedi, "en büyük şiirdir,
Sessizliğim, sizin çığlığınızın yankı taşı
FERHAT KOÇOĞLU, bir kartal kanadında yükseldi,
Zincirleri kırıp "Azat Et Beni" diye haykırdı.
Gökyüzünün mürekkebi, yıldızlarını nokta yaptı,
Karanfil Bahçesi'ne özgürlüğün şarkısını getirdi.
HÜSEYİN ÇELİK, nehrin dilinde sırlar sakladı,
Her dalga bir hüzün, her kıyı bir iz…
Yüreğindeki yağmuru köklere döktü,
Ağacın gövdesinde bir yol, bir pusula oldu.
Ve ortada ŞERÇENİN GÖZYAŞLARI
Kanadı kırık, tüyleri mürekkep mavisi
"Şarkımı duydunuz mu?" diye soruyor,
Bahçedeki her karanfil, bir notaya dönüşüyor.
Akşam olduğunda,
Çocuklar şiirlerini bir sandığa doldurup
Karanfillerin köklerine gömüyorlar.
Ertesi sabah,
Bahçede tek bir çiçek bile kalmıyor.
Yerine,
Her biri çocukların adını taşıyan
Dev bir şiir ağacı yükseliyor
Üzerindeki ateşböceği ''Adem",
Dallarında sallanan kirazlar "Huban Asena ''
Kenarında akan ırmak "Halil
Gövdesindeki çizikler "Tuğba"
Köklerinde fısıldayan rüzgâr "Elalem"
Nazar boncukları ile süsleyen ''Poyrazcan''
Gözbebeğinde Ay Işığı’nın sırları,
Dallarında Beyami’nin nakışlı sazı
Işığında Nuray’ın yaktığı yıldızlar,
Yapraklarında Cüneyt’in bülbül sesi,
Gölgeler arasında "Zübeyde"nin titreyen nağmesi,
Gecesini Saran ''Aysude''
Tomurcuklarında "Neşe"nin güneş izleri,
Renginde "Gülse"nin hançer çiçekleri,
Kabuğunda "Kahıroğlan"ın hece nakışları,
Meyvelerinde "Güldecan"ın topladığı yıldızlar,
Köklerinden yükselen ezgi "Muzaffer''
Ruhunda Zeynep’in sema dönüşü
Güz yapraklarında Hazan gülü'nün şiiri
Rüzgârında Gölge’nin kaval nağmeleri,
Kanatlarında Ferhat’ın özgürlük türküsü,
Sularında Hüseyin’in hüzünlü nehri
Kök diplerinde Teknik Man’in sessiz dinleyişi,
En tepede, kanadı ışıkla tamir edilmiş bir 'Serçe''
Yani demem o ki,
"Şiir, kalemlerin sonsuz bahçesidir!"
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 6.3.2025 10:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir tiktok'ta şiir yayını yapan Erkan Karanfil hocamızın yayınına gelip kalemleri ile orayı şenlendiren şair arkadaşlarımız adına yazılmıştır, buradaki isimler sadece rumuzlarıdır ve bu şiir benim onlara armağanımdır
TÜM YORUMLAR (1)