Puslu ve sisli bir maziydi
Mugayir hayallere gaziydi
Her olacak şey yazıydı
Ve teslimiyete razıydı
Bu ahmak aşık
Kuşların hükümdarı, Zümrüdü Anka
Bilgi Ağacı’nın dallarında
Umutların kesildiği an da
Süslü tüy kanadıyla
Kaf Dağı’nın arkasında
Gözlerimi açtım dünyaya
Önce annemi, sonra babamı gördüm
Beyaz badanalı bir ev vardı
Ömrümü burada tükettim
İnsanları tanıdım akabinde
Yaşadığım şehri ve doğayı
Vatan bu, değerlidir her karışı
Yazı kadar özlenir, baharı ile kışı
Her gönüllünün, farklı idi yaşı
Sarıkamış’ta kar yağarken
Gaye vatanı savunmaktı; sadece
Rüzgar dalgalandırıyor, saçlarımı
Ayaklarım, güverteye sağlam basıyor
Avuçlarımla kavradım, kıyı halatlarını
Dalgın bakıyor gözlerim, dalgaların kıvrımlarına
Sonunda geldik
Uzun bir yolculuktan sonra, sürgün kıyısına
Düelloda
Vuslat ile veda
Şanslar eşit
Son defa basmış ol
Bu sokak kaldırımına
Sus ve git
Sessiz bir göldeyim
Gecenin koynunda
Yıldızları tutuyorum
Gölün soğuk suyunda
Dingin bir karanlık
Ay parıldıyor
Kötü duygular döküldü yere
Yağmurla birlikte
Kötülük barındırıyordu her damlası
Akıyordu birikintileri Yassıada’ya
Bir ürkü hâkimdi, sıvasız duvarların içinde
Ve bunu hissetmişti kuşlar
Dünyaları aştım, hava boşluğunda
Yer çekiminde, gönül hoşluğunda
Asbestten yanmaz bir elbisem var
Etrafımda saydam havadan duvar
Sen kalbimi ateşleyen, artı not
Ben sana sevdalı, dünyalı astronot
Orta yerde bir masa
Masanın ortasında sen
Sıcaklık değerken serinlerime
Kar yağıyor
Masa ile ikinize




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!