Sabahın fecrinde, simit fırınında beklerken
Ve simitleri geleceğe, halka halka eklerken
Yüzleri tokatlayan soğuk, sefalete itler iken
Yırtık cepte ısınmaz iken elleri, onlarda çocuktu
Yaşamıyorken baba, anne evde yatıyorken hasta
Yalan, yalanı çeker, yok kaçarı
Akıl, uymaz yüreğe, gönül uçarı
Gözyaşı bulanık, paradan açarı
Mugayir gerçeğin, dilsiz ayarı
İçi hava ile dolu, boş balondan
Dilimse eğer, kalbime vurduran mührü
Vur gitsin; acıma, kalmasın sana özrü
Mürekkeptir dudaklarım, öptüğüm yerde
İzi kalır belki ecele, yarılar kalan ömrü
Utanç duyma, bu sevdamın mühründen
Gökte bir uçak uğultusu
Bir bomba daha düşecek belli ki
Ölsek, kurtuluş
Sağ kalırsak vahim
Ve yine gürültünün ardından toz bulutu
Genizleri yakıyor kokusu
Kalın, narin bir mum
Hayat derç edilmiş sicime
Tepesinde ecel misali
Bir alev düşmüş içine
Korkusundan erimekte mum
İlk adımı atarken, ayak ucuyla Muradiye'ye
Kokusu yayılır genizlerde, yükselir Küllüye
Bursa'yı kapsarken, Muradiye'nin ruhu
Murat'ların muradı, Muradiye'ye hediye
Ey ecdadın oğlu, Murad'ın ayak izlerine bas
Bu gece
Mutluluk dükkanında idim
Vitrine baktım
Her şey sergilenmişti; mutluluk adına
Her daim açılmazdı; burası
Yılların birikimi akıyor, ayak uçlarına
Arada bir ağrı girer, kulunçlarına
Yaşamın sıkıntılarını sığdırır, avuçlarına
Saçından muzdarip, müze bekçisi Cemil Bey
Tarihi yaşarken, müzenin havasında
Müziğin büyüsü aksetti; kulak dolgusuyla içeri
Ahenkli büyüye dalıyor insan, duramıyor geri
Her duyguya hitap eden, müziğin dolmuyor yeri
Akıp gidiyor derinlere insan, müzik çalınırken
Düş korkuyor kâbusa dönmekten, kendi dünyasında
Frekanstır minareler, camiler çağrı merkezi
Ezanlar alarm zili, cem'e toplar herkesi
İlk önce niyet edilir, icra anlamında ibadeti
Suya randevu verilir, almak için abdesti




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!