Sensin sesimin son perdesi
Yüreğimin asil renkli portresi
Süt beyazı ırmakların içinde
Yüreğin berrak suyu akar
Akar sütliman bir koya, akar sırlar
GECEYİ YONTARDI HÜZÜN
Gecenin yalnızlığında ben, yalnızca ben
Gezerim, üşüyen serçeler gibi titreyerek
İnce bir sızı yayılır tenime
Gök geliyordu üstüme, gök, büyük bir gürültüyle
İniyordu üstüme doğru, yıldızları dağıtarak
Gezegenleri atıyordu içime
Göktaşları düştü dağlarıma
Dağıtıyordu aklımı bulutlar
Kafamda gürültüler, zihinimde saydam görüntüler
İflas etmez bir tüccarım ben
Sevgi üretir her gün gönül fabrikam
Kökeni yunusun kalbinden
Enerjisi ölmez otundan
Kumaşı Hint kumaşından
Paha biçilmez elmas camından
Ey kırık dökük yanlarına yaslanıp hayatın,
Tükenişin başladığı noktada dirilenler,
Ey öle öle, itile kakıla yeryüzünde sevda biriktirenler,
Ey gönüllerimizi hıçkırıklara boğan Gazzeli çocuk,
Ey anasının kollarında ölümü bırakıp giden,
Beyrutlu, Kenanlı çocuk,
Ey dosttan öte dost bildiğim
Sor, ilkbahara ve sonbahara sor,
Okyanusların sahibine sor
Öyle bir sor ki;
Tüm yüreğini dışarıya çıkararak sor.
Sor ki İsmail’i neden kesmedi bıçak?
Kan dökmek ter dökmek gibi değilmiş meğer
Parmağımı taşla ezdiğim zaman doğdu içime
İçimdeki büklümleri kanla dolduran eziklik
Ağzıma kan tadı dolduğu zaman oyuldu içime
Bu kör ve kirli savaşın serseri anlamı
Vakit çok dar, kalbim geniş
Lakin kâbuslar rahat bırakmıyor beni
Şairin dilindeki sevgidir benim duygularım
Silahların ağzındaki mermi tutkularım
Tetikte bekler işte böyle ihtiraslarım
Lakin imece kurmuş bana karşı hayat.
Güneş vuruyor çöle, kumlar kızgın
Kızmış saç gibi olmuş çölün ortasında
Kasveti toplayıp toplayıp yumak yapan bir ıstırabın koynunda
İki çocukla bir anne oturur, açlıktan kokuyor nefesleri
Ateşte bir tencere kaynatır
Kudüs’ün duvarları şahit oldu
Ben her zaman direnişin kalbindeyim.
Her gün öldüm, her gün şehit oldum.
Diren dedi bana kadim geçmişim, direndim?
Kapkara bir ihanet balçığına düştüm,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!