Asi bir rüzgâr geliyor uzaklardan
tükenişlere adanmış sözlerin içinde
kör kuyulardan sağılmış acı sular tadında
ardında ağlamaklı bir fırtına
yalıyor kulağımı usulca artık ayrılık zamanı
hey asi rüzgâr neden getirdin bu sözleri
Ah aşk saklama kendini
korkusuz sevdalardan süzül gel
peşinde beklenen heyecanlar
özlenmiş sevgiler sarılacak umutlar
unutulmuş hayallerle gel
yağmur gibi gel bitmeyen güzel bir düş gibi
Gün gün üstüne birikip duruyor bir bir yaşananlar
dibi görünmeyen bir uçurumun kıyısında olsan da
çaresiz İkaros gibi kanatlanıp uçmak geliyor içinden
paramparça edilmiş yaşamları didikliyor can alıcı kuşlar
bakıp duruyorsun görmeyen gözlerin avuçlarında
bakıp duruyorsun içi boş göz çukurlarınla
Ateş gibi düştün yüreğime bir sonbahar akşamı
kasım patları yeni yeni beyaz pembe
saçların ellerim gözlerin vurgunum yüzün aşk bahçesi
içime girdin usul usul sorgusuz cevapsız
ben sana savunmasızdım
bedenim hesapsız arzulardaydı
Bir anda değişti yeryüzü
sarsılırken öfkeli Olimpos
öğrendi bütün insanlar
bilinmesi gereken ne varsa
hayatın gizlerine dair
oysa nankördü insan evladı
Her ne olduysa oldu
her ne olmadıysa olmadı
o milyon kere doğan güneş
kahrolası bir sabah doğmadı
kaldık zifir karası gecelerde
ardımızda ölümü unutan şiirlerin yası
Avunsun diye yüreğim
dönüp duruyorum
bir o yana bir bu yana
vurur gibi başımı taşlara
bir kadından bir kadına
Solgun adımlarla bitiremediğim bir yolda yürüyorum
ne zaman başladım hiç bilmiyorum
sırılsıklam yorgunum
bedenimde bir can kimden ödünç aldım unuttum
dilsiz bir kafese koydum oradan bakıp duruyor
kimden aldıysam gelip alsın durmadan tükeniyor
Tut ellerimi sıkı sıkı
bırakma bu akşam
koyma bir başıma
ay büyüyor yine
delicesine
Gecenin içinde duymayacağın bir çığlıktım
alev alev bir yangına yeni uyanmıştım
gözlerim tutuşmuştu saçlarım yanıyordu
yüreğim hep sana koşuyordu
bedenim ateşler içindeydi
ellerim memelerindi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!