Ömür her an geri istenecek bir emanet
sanki korkarak imzalanan vadesiz bir senet
biz tükenmeyi iş edinmiş birer ölümlü
kendi yarattığımız fırtınalar içinde
yaşamaksa baştan sona anlam yüklü
bu kendini bilmez dünyada
Çok bilinmeyenli denklemlere düşüyorum
çözemediğim kavramların içine
evren gibi sonsuzluk gibi tanrı gibi
erdem gibi mutluluk gibi acı gibi
doğmak yaşamak ölmek gibi
bir neden bulmaya çalışıyorum
Güzel bir güne uyanıyorum bu sabah
kimsenin istemediği düşlerin içinden
mutlu olmaya uyanıyorum
insanları mutlu görmeye uyanıyorum
gözlerimde bir umudun parıltısı
sevmek sevilmek ve sevinmek için
Seni görmeye geleceğim nisan ayı çıkmadan
şehrin henüz sıcaklara teslim olmadan
ev adresin aklımda sonra telefon numaran
biliyorum yıllardır onlarda değişmedi
bir sabah çiyi gibi düşerim yollarına
ilk baharın serin rüzgarları karşılar beni
Pusulasını şaşırdı yüreğim
ne kuzeyim kaldı ne güneyim
fırıl fırıl sana dönüyor
kaçacak diye ödüm kopuyor
seni görüyorum ya akşamları
bir çocuk seviniyor içimde
az önce bitirdim resmini
karakalem başladım
ak sevgimi kattım
yüreğimi çizdim sarı saçlarına
yeşil gözlerine çizdim
ve o güzel dudaklarına
Karanlıktı soğuktu
boz bulanıktı sular
göz gözü görmüyordu
ateş yanmıyordu
renkler kayboluyordu
hayat geçiyordu
Sessizliğim başucumdaki şarkım
içimde koşup duran sabah aydınlığım
gün görmemiş taze bahar sevincim
gözlüğüm kalemim kitaplarım
bir bardak su bir fincan kahve
ısırdığım bir dilim ekmeğim
Dimdik dursun başın
sarkıtma omzunu bükme boynunu öyle
düşürme hiç yüzünü
gülüşlü olsun bakışların
sakınma kimseden sözünü
mal mülk sahibinden utansın
Nazilli içinde uzun çarşı
adı uzun kendi kısa çarşı
çarşının içinde bir kadın
kadının iri gözleri vardı
uzun siyah saçlarında gül
ellerinde sabahın doğuşu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!