Aşılmış uzay, kararsız
hava, çalıların ay dünyası,
o kuru ay dökülmüş
üzerine damarların,
o yırtık tunikanın kireç beyazı deliği,
donmuş yılların yeşilliği, kuvarsın,
Özgür'e,
Bir ozanın ülkesi sevdiği kadın ise
Gerçek bir sürgündeyim ben,
Sel olmuş akar
İçimdeki yağmur, akar gider, süzülür
gider anılardan.
Dalgalanır içimdeki okyanus
dalgalanır, ah o denli derin
Bütün gün duyduğum gürültüsü
İnleyen suların,
Martının arkasında
Kalıyorum keder içinde yapyalnız.
Duyuyorum yellerin çığlığını
Tekdüzeliğinde suların.
Bir oğul, bir oğul, bir oğul
Senin ve benim olacak bir oğul için yalvardım,
bu alazlı kucaklaşma günlerinde,
yayılırken bu muhteşem ışık alnıma
ve işlerken senin tatlı sözlerin yüreğime.
Kuzey'e giderseniz eğer, bayım,
'La Despreciada' madenine uğrayın
ve Huerta Usta'yı sorun.
Çok uzaktan görünmez hiçbir şey
kül renkli kum tarlalarından başka.
Sonra gözleriniz takılır binalara,
Git bul O’nu ve geleceğimi söyle
Bütün nezaketinle,
Ey her daim bir düğün şarkısı şakıyan
Baharatların yeli.
Ah, tezcek es kara topraklardan
Ve koş denizin üstünden
Şirin Guatemala, evindeki her bir
fayans kaplanların çeneleriyle emilmiş
çok eski bir
kan damlasını saklar.
Soyunu Alvarado ezdi,
uçurdu havaya yıldızların mezartaşını,
San Martin girdiğinde içeri, kavranmaz bir elden
gecesel bir şeyler girdi salona,
deri ve gölge.
Bekledi Bolivar.
Biliyordu çünkü işlerin nasıl gideceğini.
Yükseklerde uçuyordu, tezdi, metalsiydi,
Alnımın üstünde dümdüz kesikken saçım
Çiçekleri dererek ön kapıda oynardım.
Gelirdin bambu çubuklarının üstünde, ata binercesine,
Mavi eriklerle oynayarak dolanırdın oturduğum yerde,
Ve Chokan köyünde yaşardık:
Nefret ya da kuşku bilmez iki küçük insandık.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla