Sevmek,
ince ince nakış dokumak,
Sevmek,
gönül telinde aşkı okumak...
Sevmek,
varsa, yoksa sevmek !
Söndü mumun ışığı, gömüldü karanlığa gece,
Yas ilan edildi kalbimin ülkesinde,
Aşka çıkma yasağı,
Ve ben kaldım öylece…
Zamansız yakalandım resmine hazanın,
İslama sırt çevirdi, sözde Müslümanlar;
Dilde Allah diyen, münafık oldu!
Kalbini karartmış, yüzde sahtekarlar,
Bu dine en büyük zararı oldu.
Laf başı gelince; bayrak benim diyenler;
Soğuktan titreyen ellerini, bacaklarının arasına götürdü Suriye'li çocuk. Karşısındaki bahçe duvarının dikenli tellerinin arasından, ışıkları yanan eve doğru dikti gözlerini.
Doğum günü partisi kutlanıyordu. Babasından ve annesinden sıcacık öpücükler alan yaşıtı bir kız çocuğu vardı içerde. Gülüşmeler, şarkılar, eğlenceler, hediyeler, pastalar, çeşit çeşit yemekler ve daha neler neler...
Baktıkça içinin daha da üşüdüğünü hissetti. Ve zeytin karası gözlerinden akan yaşlarla, hıçkıra hıçkıra uzaklaştı ordan, kayboldu gecenin içinde...
İyilik yaparken, karşılık bekliyorsa bir insan,
Tefeciden ne farkı var ki o zaman !
Titriyor ten kafesim sen aklıma düşünce;
Gün gelecek, dünya dönecek,
Yüreğime değince...
''Ey karanlığınla gömdüğün gece !
Kaç çırpınan yürek vardır sessizliğinde ?
Soğuk bir yorgan gibi çekiliyorsun;
Titreyen yüreklerin derinliğine...''
Tut beni ey oruç,
İnsan tut beni,
Yalpalanmasın yüreğim,
İstikamatte tut beni.
Aksın gözlerimden damlalar,
Titresin her yanım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!