Gönül pencereni açık tut Gülüm,
Gönül penceresine perde çekilmez!
Kemliği kötülüğü tez elden unut Gülüm,
Çorak araziye ekin ekilmez!
Bir sırça saraydır gönlü o dostun,
Kişi olmalı daim kendisiyle barışık,
Ruh bedenle barışmazsa, işler olur karışık,
Pencere olmadan içeriye girmez ki ışık!
Gelin herkes dünyasında yeni bir ışık yaksın,
Bırakalım suları, sular kendi yatağında aksın!
Ben kusuru bende bildim,
Kusur benim özüm imiş.
Kusuru kendinde bilmek,
Ne ferah bir çözüm imiş!
Eğer kusur bende ise,
Aydede gülümseyerek uzatırken başını!
Göz kırparak doğar akşam yıldızları!
Mavi atlastan bir elbise giyer gökkubbe, tamamlar nakışını.
Derken arkadan asık suratlı bir kara bulut peydah olur,
...asabi ve çatık kaşlı? !
Yırtılarak bozulur böylece bir efsunlu mehtabın daha saklı tılsımı!
Yıllar geçse de sönmüyor yürekte yangın,
Gönül hala o eski vefasıza yangın,
Bir yanımda umut var, bir yanım yılgın,
Sol yanıma batar ince bir sızı.
Daha ne kadar sürecek bu iç çekmeler,
Allah yarattı O'nu,
Nurundan nurlandırdı.
Tüm varlık alemini,
Aşkına boyandırdı.
Nurunu var eyledi,
Kendisi titrerken şol karakışta,
Yavrusu için çırpınır fedakar Anne.
Yeniden aşık olur ona her bakışta,
Sevdası hiç bitmez, sevdakar Anne.
Ana kucağı rahattır kuş tüyü yastıktan,
Seni işe uğurladık bu sabah erken,
Sanki bir başka sarıldın bana, bugün giderken,
Acı haberin geldi, biz seni beklerken,
İnşallah şehitsin, öyle yürü Allah'a,
Bizden selam götür Resulullah'a.
Geçti yıllarım,
Geçip giden yıllarıma Ağlarım...
Yaşlanmamak için örmüştüm ben onları!
Seneleri durduramadı «AĞLARIM»....! ! !
Kar yağmış evlerin damlarına, bembeyaz,
Kar yaşmış ağaçların dallarına, hava çok ayaz!
Beyaz örtü gelinlik gibi, giydirmiş kandisini,
Tabiatın üstünden soyarak renkli elbisesini!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!