Ömerin bastığı topraklarda çiçekler açar,
Dolaşır Hz. Ömer adalet sarayının bahçelerinde!
Gönlünde Resulün aşkı, ruhunda buhurdanlar tüter,
Dolaşır Hz. Ömer adalet sarayının bahçelerinde!
Ömer bir Koca Adam, cüssesiyle ve yüreğiyle,
Hiç söylenmemiş sözleri bulmanın derdindedir şair,
Susmak bilmeyen bir avazdır, dillidir şair!
Kabuksuz yaralar taşırken derununda,
Kendinin bile bilmediği sırlarla gizlidir şair!
Delikanlılıkta bitmez başındaki kavak yelleri,
Meşhur hikayedir, yazalım onu,
Saksağan bir türlü beğenmezmiş soyunu,
Hep imrenirmiş bülbülün ötüşüne,
Kekliğin sekişi mest edermiş onu!
Düşünmüş kendince, hesaplar yapmış,
Çıkarken kapıdan hiçbir şey olmamış gibi,
Aslında çok şeyler oldu, o günün sabahı.
Yıkıp duvarlarımı, ezerken içmdeki kini,
Yep yeni şeyler oldu, o günün sabahı.
Bu kapıdan bir gün böyle sessiz sedasız,
Gidecektim demek, isteyerek umarsız,
DUYGULU MISRALAR
İnatçı bir sarmaşık misali, duygulu mısralar!
Dolanırda dilime, dolanır bu sıralar.
Hele yokmu, şu kahrolası capcanlı hatıralar? !
Deler yüreğimi, yüreğimi yaralar.
Yırtılmış ar perdesi,
Kargadan beter sesi,
İğrenç kokuyor nefesi,
Tuh derim duymaz!
Hürriyet zanneder,
Hararet
Silik bir heyula, donuk aynada,
Bir baykuş çığlığı yırtar geceyi!
Zamanın dökümünü tutar saat duvarda,
Cümlenin manası tartar heceyi!
Arabacı ne olur arabanı durdur burada,
Ben baba ocağına yürüyerek kendim varacağım!
Al şu ayakkabılarımı, emanet gibi sakla,
Vatanımın toprağına çıplak ayakla basacağım!
Aaaah anacığım, ne olur çık kapıya,
Kolların açık olsun, yüreğinde de hiç bitmeyen o sevgin!
Anam bir yangın ki hasretin, sönmez yanar hala,
Ne odun isteer, ne kömüüür, nede benziin!
Yaramı muayene etme ey hekimbaşı,
Bana sevginin reçetesini yazabilirmisin? Sen ilkin onu de,
Sevgi en büyük ilaçtır dünyada, un eder granit taşı,
Onun yangını da hoştur, ateşideee külüde !
Bana vefayı öğret öğretmenim, hani unuttuğumuz,
Kendinden sıyrılarak göz olmak, gönül olmak, yaren olmak!
Kırk yıllık hatırını bir yudum acı kahvede bulduğumuz,
O değilmidir akıntıya kürek çekip, deli taylara kemend vurmak!
Ya sen ey gönül sızım, sen neresindesin bu ah-u zarın,
Bir buket çiçektemi, yahut ucu yanık bir pusuladamısın sen? !
Biliyorum dünler bu güne sarkarken, maziye yuvarlandı gelmeden yarın,
Söyle bana, yoksa hala ilk günün puslu havasındamısın sen? !
Ey içimden çıkmayan çocukluğum,bana hakkını helal ediyormusun?
Ben seni en güzel çağını yaşarken çaldım senden!
Bu hırsızlığın literatürde bir cezasıda yok biliyormusun?
Ancak ya sen beni kovacak, yada ben seni çıkaracaktım bu bedenden!
İstemem kimsenin ayağına diken batmasın,
Kimse acı çekmesin şu yalancı dünyada.
Kimse kimseye ah etmesin, edilen ahlar tutmasın,
Kimsenin duası boş olmasın şu yalancı dünyada.
Bir pınar düşlemişimdir her zaman, sevdaların aktığı,
Ve insan bir damla su aslında anne, bir damla su
O kendini unutsa bile, aslı bir damla su!
Hayata başlarken minik bir bedenle, bir kase dolusu,
Sonra şırıl şırıl, şarıl şarıl çağlayan dereler, nehirler dolusu,
Gem vurulmayan, set çekilmeyen, coşkunlukta doğrusu,
Kabı olmayan, kalıbı olmayan, yatağı olmayan doğrusu,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!