I.
Bilirsin kırık dökük hayatımız bizim,
Karabağ şikestesi gibidir.
Bir çığlık fışkırır birden,
Neşeli ara nağmelerden.
Keder bir fener gibi döner geceleri,
Ve bezgin seher gelir ardından
Her tanışmayı bir ayrılma say;
Her doğum bir ölüm habercisi
Kavuştuğumuzda ayrılmıştık bu kesindi,
Her güne ayrılığın korkusu sindi
ÇUKURBOSTAN KAPLUMBAĞALARI
Bende rağbet aramayın rindan-ı meyaşama
Çünkü onlar ters düşünce yaşama,
Hiç bozmazlar istiflerini.
Önünde sonunda, sen bir Çocuktun,
Us ülkemi nasıl becerdin, yıktın......
Kendi kendine oynasaydın ya!
Ah çocuk neden karşıma çıktın?
Çöplü sulara dalsın gözlerin, sana ney dinletemem
Plastik torbalar açılıp kapanır meduzalar yerine
Geçmiş gecelerin hepsi battılar derine
Son uykuyu cümle yosunlar uyusunlar
Bu cehennemde hasret kalsan da serine
Sana bir tek fidan gösteremem
Kırgınlık
Sanki başka bir his
Hiç ama hiç
Yaşamamış gibiyim.
Kırgınlık
Beyoğlunda bir ara sokakta
“Benim şiirim tüfeğidir kavgamın”
Diye kükreyerek,
Zehir zemberek
Bir şiire başlamanın özlemiyle öleceğim;
Ama neyleyim ki ellerim,
Yedek subay eğitimi dışında
'Ben ölmeynen kahpe dünya yıkılır'
Demekte üç kerre bencillik var,
Birinci bencillikten kurtulur, çocuklarında yaşayan
Ve imdi, çocuklarında yaşamak de bencilliktir,
Bir bencillikten daha kurtuluştur,
Yaşamak başkalarının çocuklarında
Bu ne eskimiş Yedikule ve bu hız niye?
Bu ne anı yoğunluğu, anı bölü saniye
Olmadı ağabey, olmadı, olmadı bu hiç…
Gül yapraklarının hışırtısı mı bu gulgule?
Gidenler siniyorlar, çöküp zaman duvarlarına
Sürdürmeğe, bitmez tükenmez bir saklambacı
Gidişi
Bir kış günü, sabah dönüşürken öğleye,
Gittin, griler giyerek ötelere...
Boz idi bulutlar ve bozdular,
Güneşli görünümünü havanın.
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Sayın Sans ve Sayın Kaskaoğlu'na teşekkürler
Sayın Sans ve Sayın Kaskaoğlu'na teşekkürler