bir başka sabaha açılsa gözlerimiz
bir başka bahara aydınlık, tertemiz
sevmek zorunda değiliz hiçbirimiz
ama pembe bir glayöl olsa sözlerimiz
gülümsetse, ferahlatsa, ısıtsa içimizi
her gün yeni bir şeyler katsa
bakın canlarım
bir yaşam dillere destan olamamışsa
önemsiz değildir çoğu zaman
/nice kahramanlar gelip geçer de olmaz haberimiz/
Başa döndüm yenilendim nihayet
Elde kalan sevgilerle muhabbet
Gülen gözler belleğime nakşetmiş
Sözün bittiği yerdeyim
Bıraktım rüzgara çıkmazlarımı ne gökte ne yerdeyim
Ayaklarımın üstünde gezdiğim bunca sene deli divane
anlamı olmalı kalabalıkların
diken üstü söylemlerden ari
güller açmalı gönlünde
zenginleşmeli yaşama aşkın
ayakların yerden kesilmeli ki
anlamı olmalı
-I-
Ya Rabb
Huzurundayım
Ya Rabb-il alemin
Abdal ve selsebil savrulmaktayım
Ellerim semadaysa sanadır, tüm dualarım
Kaç zamandır yoruldum kalabalıklardan..
Yalnızlığa hasret ruhum.
Alsam başımı avuçlarımın içine…
Ben; ben olsam..
Ruhumun derinliklerinde kaybolsam…
Dönsem içimdeki en gizli köşeye.
Toprak dinlense,
ağaç serinlese,
deniz arınsa kirlerinden..
Derin bir nefes alsam…
Bir ağaç gövdesine gizlensem..
Dinginleşsem…
Kaç zamandır, aklım başka başka yerlerde…
Çaresizim..
7.2 şiddetinde bir deprem sonrası, +6.5+9’luk artçılara teslim yürekler gibi …
Detone bir ses bozar sessizliğimi.
Akordu yapılmamış bir kemanın,
anlamsız cızırtısı dolaşır hücrelerimde..
Kuru gürültüler,
duvarlara vurur kendini.
Ruhsuz bedenler dolaşır sokaklarda.
Cinlerim tepemde.
Kavurucu güneşten uyuşmuş hücrelerim
Mina’da şeytan taşlamakta…
Geniş bir caddenin kenarında konuşlanmış
kurumlu evler anlar beni..
Pahaca yüksek ama bedbin …
Sessiz isyanlarını ancak ben duyabilirim..
Kaç zamandır suya hasret,
kavrulur dudaklarım..
Genzimi yakar susuzluğum..
Kızılın, turuncunun, sarının koynunda mest-i naz,
dallarda sallanmalıyım..
Düşmeliyim sonra yere,
nasılsa değerinden bir şey kaybetmez cevher yere düşünce...
Ter kokularından azade,
toprak çekmeliyim ciğerlerime mis gibi…
Denizle kucaklaşan asumana karışmalı gözyaşlarım.
Toprağa, sessizce içimi boşaltmalıyım..
Kaç zamandır
deli divane bir boşluğun içinde devr-i daim..
Met-cezirlerde, farkında değildim soluk alış verişlerimin,
ne sabahın nurani büyüsünün
ne de gecenin efsûnkar tütsüsünün…
Bakar kör, gözlerim..
Bir hengamenin içinde savrulup gitmiş onca zaman..
Geçmez sandığım günler, çoktan kurulmuş albümlere..
Çoğu tebessüm eder bugün …
Aldanmayın! ..
Çoğu bir deklanşörün hatırına,
anı kandırmak için...
Değilse
ne yangınlardan, ne de kasırgalardan serseme dönmüş bu yürek..
Esrik bir baş dönmesinin ser-be-ser avuntusuyla geçmiş saniyeler..
Ziyafet sofralarından aç kalktığım onca sene,
doyumsuz bir tokluğun hayaliyle avutmuşum kendimi…
Bir kısrak kadar dolu dizgin,
bir martı kadar ürkek..
Beni anlasa anlasa
Sonbahar anlar ancak..
Bir senfoni tadında yağmur damlalarının sesi…
Nefes alan her şey,
herkes kendi telaşında…
Fırtınadan önceki sessizlik…
Bir hışırtı, nereden geldiğini bilemediğimiz..
Off! ..
Özlediğim dalga sesi;
flu bir gökyüzü;
yakmayan, kavurmayan güneş;
zikreden ağaçlar;
kasımpatılar; çuha çiçekleri; mor menekşeler;
tadından dayanamayıp çatlamış nar…
Şiire ses, şarkıya nota, resme ışık, gönlüme eş: Sonbahar…
Beni anlasa anlasa Sonbahar anlar…
14.11.2011
Mensur Şiir
XXI. Uluslararası Kıbatek Edebiyat Sempozyumu Şiir Sunumu
/kalabalığın tam ortasında
suyu arayan bir çöl bedevisiyim/
çığlık seslerinden mustarip bu ser
duyarsız ve umarsız bir acziyet
kelamın kemale eremediği
hep erteledik başka baharlara umutlarımızı
yüreğimizde kırık bir saz
bestesi yarım
güftesi kırık dökük
kirletilmişti dünya daha biz yokken
gücümüz yetmedi temizlemeye
Gökyüzünden süzülen fecrin edalı kızı
Her sabah süzülürsün hem işveli hem nazlı
Alev alev yanarken bulutlar arasında
Bırakırsın ansızın yüreğimde bir sızı
Aydınlanırken yüzün aşikâr olur her şey
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!