Ey öz öğrencimin manevi annesi!
Çok şiir yazılır senin için daha.
Bulutların üzerinde kalkıyorsun şaha.
Kavuştururken
Manevi eniştelere manevi kardeşleri
Coşkulusun
dünyayı yedim de doymadım, seni özlerken tok oldum
çoğaldım yaprak yaprak, kapına düştüm tek oldum
duvarlar beni gülümsüyor, çiçekler seni ağlıyor
bir kızın dudak kıvrımında asılı kalmış özlemlerim
yüreğimde raptiye deliği sızlıyor komutanın emriyle
tutanak kaldırılsın, değsin ayaklarım yere
okyanus ve dağ doluysan
ağlarsın tabi
aşılamayan okyanus
çıkılamayan dağ
ağlatır yani
masal dinler gibi
Yunus’un,Mevlâna’nın yolundan
Ve Pir Sultan Abdal’ın soyundan
Kovan kovan bal taşıdık.
Ulaştırdık çağdan çağa…
Sildik nefsimizi güya.
Malı mülkü sattık,
ne çok sevmişim ben seni
ne çok sevmişsin sen beni
yeller esmiş, fırtına kopmuş
seller akmış, dallar kopmuş
rüzgâr savurmuş beni
bir bez parçası gibi
Bu dağlarda
İbibikler ötmüyor,
Sütler kaymak tutmuyor,
Gözlerim üşüyor anne.
Biliyorum,
Saldırma sorunlara
Don Kişot’un saldırdığı gibi değirmene.
Çağ, o çağ
Kitap,o kitap değil.
Zamanın azgın kurtları
Şövalye kitaplarını çoktan yedi.
patlak göz kurbağam ve uğur böceğim
renk renk tırtıl kardeşlerim benim
yapraklara yumurtladı annelerimiz bizi
güçlü bir çene, uzun bir bağırsaktım önceleri
yırtık pırtık bir virgüldü birkaç günlük çocukluğum
kırılan yumurtadan yaprak sapına asılarak kurtuldum
borusu yuvarlak
taht kadar ünlü
Bizans surlarını,derebeylikleri yıktı
Amerika'da İngiliz topraklarını
yerlilerin mızraklarından korudu
sesi Preveze'de Barbaros’ u duyurdu
Anılarımın denizlerinden
Bir hortum gibi yükseliyorsun
Düşlerimdeki bulutlarıma.
Kıyıdaki şaşkın turist gibi
İzliyorum uzaktan ben seni.
Bütün çocuklarımızın güz soğuğunda değil yaz sıcağında büyümesini ve yaşamasını, o yazları da çok beklemememizi diliyorum.