Su birikintilerine
Üşüşen serçeler gibi
Kâh, birbirimize sokulur
Kâh tüylerimizi didiklerdik
Kavgalarımız yaman olurdu
gün düşünce ufuktan
zifiri karanlık olur yüreğim
düşlerim, zifiri karanlık
ve sonra gözlerin doğar gözlerime
bütün koyuluklar olur aydınlık
yine aldandın bak
acele ettin açmak için
bir kaç gün güneş gördün diye
badem ağacı gibi
goncalarını açıverdin
Bir sağanak oldum çağladım durdum
Her gün senin için ağladım durdum
Ummadığım anda, kalbimden vurdun
Ne yapsam teselli olmuyor özüm
Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm
Gözlerimi kıstıkça içine dolmaya çalışan güneş
Israrlı denemelerinden sonra başardı arzusunu
Ben de boş verdim direnmeye açıkçası
Daha kaç kere görebilecektim ki güneşin doğuşunu
Sonra birkaç kumru indi dereye, kimi ikili
Hatırlıyorum sen gülünce
Yanaklarımda güller açar
Baharın tüm coşkusuna rağmen
Sen gülmeyince
Bendeki baharlar hep kaçardı
Bir zamanlar ürpertiler kuşatırdı, dört bir yanı,
Deniz üstü sis, gökyüzü bulut, toprakta açan gelincik
Her biri diğerinden ayyuka, her biri sere serpe, gencecik
Bir uğultuydu, yürüdü asırlar boyu, bir uğultu
Kendini arıyordu, henüz geç de değil ki, ay bir doğsa
öyle güzel ki hava
insanın durmaksızın yürüyesi geliyor
nereye, ne yöne olursa, bakmadan ardına
geceden yunmuş-paklanmış
dünün tozu dumanı, ağaçlar neşe içinde
Günaydın Anne
Söze nasıl başlasam bilmiyorum
Sen yanımda olsan, çok daha kolay olurdu mutlaka
Gözlerimin içine bakar, duygu yoğunluğumu ölçerdin önce
Neşeliysem nazlanır, üzgünsem nazlandırırdın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!