Asmış suratını dünya.
Salmış, üstümüze hışımla,
Gürültülü, kapkara bulutları
Salyalarını akıtır, şapur şupur
Bu nasıl acayip, bir dünyadır?
Ya Hu, beni yaratıp,
Sevginle mi sınarsın?
Sen ki Âdem’e isimleri öğretip,
Affedensin.
Gaz lambası eşliğinde başladım hayata.
Nehir kenarında, tek göz odalıydı evimiz,
Yerden mis gibi mangal ısıtmalı,
Oluklu kiremitten çatılıydı hanemiz,
Sonra yöresel ağızla, fanus oldu ışığımız.
Odunla tüter oldu sobamız.
Babama sordum;
“Çocuklar büyür mü?” diye.
“Büyüseler ne çıkar ki?” dedi.
“Nasıl yani, anlamadım?” dedim.
Gözüme bakarak, gülümsedi.
“Yine de babaları kalırsın.” dedi.
Dinle beni.
Şöyle uzaklara bak.
Bak ki dinlenesin.
Gözlerinin göre bildiği renkleri,
Gör, gör de doğayı sevesin.
Dikkat et ve dur.
Yuvam dediğin evinden,
Aldı götürdü seni bizden
Sinsice yıkılan o duvarlar.
Erkendi, çok erkendi be kardeşim.
Mahzun kaldı ardındakiler.
İçlerinde kanayan, içten içe sızlayan yarasın.
Sevgi olmasaydı yüreklerde,
Nasıl doğar büyürdü ki?
Kim katlanırdı?
Salya sümük çocuklara.
Samanlık seyran olur muydu?
O karlı bir kış günü,
Soğuğa, ayaza inat,
Toprağı yaran kardelen misali,
Yaşama gözlerini açmıştı.
Alımlı olmasına alımlıydı.
Abla ilk sen yalnız bırakıp gittin,
Ardında kanadı kırık kuşlar,
Gönlü buruk kardeşler bıraktın.
Abla, babam sana geldi mi?
Ellerine sarılıp, doyasıya öptün mü?
Bir hiçliktir sardı efkârım.
Ne idim, ne oldu şimdi halim.
Hep koştum, yoruldum.
Bu mudur, sonunda kârım.
Etrafımda kimseler kaldı mı?



-
Murtada Cekmecelioglu
Tüm YorumlarBu ismi bu güzel siirlerin altinda görmek cok güzel. Ama itiraf etmem gerekirse sasirmakla beraber önce, acaba bu bizim Hasanmi diye düsündüm sonra evet cekmece kokusunu alinca sevindim ve gururlandim..Eline saglik