kanatları kağıttan bir uçak uçtu
pencerenin açık kanadından
sarı teneke kutuları
sardunyaların arasından
rüzgarı öyle esti ki
bütün perdeler savruldu
elinden uçağını uçuran çocuk
pencereye koştu bir heyecanla
öylece baktı arkasından
gözlerinde mutluluk adında iki damla
o iki damla ki
teneke kutulara düşünce
çiçekler renk doğurdu
çocuk coşkuyla çırptı ellerini
çocuk alnını cama dayadı
uçağın izinden ayırmadan gözlerini
masalların olmazsa olmazı
o dağa doğru
süzülüşü ne güzeldi
ama birden mavinin yerini, siyah bulutlar aldı
ve nasıl olduysa
o koca gölgesiyle kapladılar gökyüzünü
ah çocuğum
güzelliklerin ne ölümler giyecek
acılardan
yıldızlar, çok kara, ay nerede
ışık toprakta
kol gezmeye başladı
ölüm ara sokaklarda
gecenin acı feryadına saklanıyor
bildiğim tüm yollar
bilmediğim zamanlarda
gün ise anlatamıyor
bilmediğim yollara nasıl çıkılacağını
bildiğim zamanlara
korku
çiçeklerin rengini
çocuğun bakışlarının üstünü örttü
hiç kimse görmedi
mitralyözler çizildiğini uçağın kanatlarına
ve birileri tetiğe dokununca
tüm cihet dönüverdi acıya yakılan bir ağıta
mevsimler değişmez
insan değişir
toprağa ekilen mayınlar değişir
aman üstünden atlayalım mayınların
yanından geçmeyelim
görmezden gelelim
gizliden gizliye şarkılar söyleyelim
iç ürperten bir etkisi vardır mutlaka
korkunç sesler yankılanıyor
merdiven boşluğunda.
gökyüzünden yağmur gibi yağan bomba seslerine
yeryüzünden fırlatılan uçaksavarların
füzelerin ve makineli tüfeklerin sesleri karışıyor
yıkılan binaların
yanan-yakılan ormanların çığlıkları ile beraber
kör olan nehirlerin
aç kalan denizlerin inlemeleri gibi sesler
çok korkunç sesler
silah tüccarlarının kanlı parmaklarıyla saydığı
yeşil banknotların arasından taşan
ölü çocukların yetimliği
öksüzlüğü ve sütsüz kalmışlığı gibi sesler
ucuz oyuncaklardan
sahte gıdalardan fışkıran
boyalı kanser mikrobu gibi
sesler
kan-ter içinde
gözyaşlarıyla son basamağa ulaştığında
tüm yaşamı boyunca duyduğu, dinlediği
ve şimdi de merdiven boşluğunda yankılanan
bütün o korkunç sesler
yavaş yavaş
perde-perde uzaklaşıyor
yerlerini bir bebeğin doğum anının pembe-mavi sessizliğine
o muhteşem bekleyiş anına
gece yarısı aydınlığına bırakıyor
süzülen pembe-mavi renklerden diktiğimiz
giysileri kendi umutlarımızın üstüne giydirmeye çalışırken
gece yarısının havai fişekli
kendimizin, el-ele, yürek yüreğe tutuştuklarımızın
tüm insanlığın yarına giden yollarını aydınlatmasını diliyoruz
yaşamak sırası sende
çocuk
senin yolunu gözlüyor,
unutulan tüm güzellikler
en başta insanlık,
sonra özgürlük, barış ve sevgi
bu güzelliklerden doğacak daha neler, neler
günaydınlar bekliyor mesela
her sabah seni
sıcacık gülümseyen
bir tas çorba gibi
redfer
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 16:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)