Kadının ilmek ilmek olmuş boğazı, sustuklarını yutmaktan, aynanın karşısına geçti yorgun bezgin bir hali vardı. Bu kaçıncı hayal kırıklığı, bu kaçıncı hevesinin bozguna ugratılışı, bu kaçıncı alabora olmuş bir tekne gibi savruluşu. Acı bir gülümseyiş yerleşti yüzüne, gamze çukuruna dolan gözyaşları anlatıyordu, gülümserken ağlayan kadının hikayesini...
İçimde deli dalgalar.
İçimde suskun ayrılıklar.
İçimde hazana yüzünü çevirmiş yalnızlıklar.
Bil ki gülümsüyorsam yüreğim efelenmiştir hoyrat yüzlere, bilki boşveriyorsam kıyak geçtim hal bilmezlere. İçim dolu dolu geçtim tüm acıların yanından.
Gülümseyerek geçtim...
Gecenin sessizliğinde ıslığımı çalıyorum.
Kelimelerden tasarruf edip suskunluğu seçiyorum. Ruhumdaki avare akıllanmaz biliyorum.
Cebimde umutlarım, ah şu çocuksu yanım ve herşeyi unutup iyi niyetle gülümsüyorum...
Hüzünleri uçurdum, gün benim günüm.
Kederleri savuşturdum, bir gülümseme edindim yüzüme, ruhumun ritmini tutturdum.
Ey hayat! Yaşıyorsam düştüğümde daha da heybetli kalkmasını da bilirim. Ezberledim ayağıma takılan patika yollarını.
Deli ruhum, hercai düşlerim, inadına gülümsüyorum.
Gün benim günüm...
Gün güncelledik...
Hergün aynı tekrar, bir sürpriz bekliyoruz.
Bir umut, gülümsemek için bir bahane, gönlümüz öyle duru ki. Bir kelebeğin renkli kanatlarında, bir uğur böceğinin uğuruna inanmakta hala.
Kin nedir, küskünlük nedir bilmeyen, ahh o masum o saf çocuk yüreğimizde olmasa...
Güzel bakan insanları çabuk incitiyorlardı.
Yüreğinin masumluğu gözlerinden
okunuyor olsa gerek...
Sana bir sır vereyim mi? İnsanlar büyüse de hala çocuk bir ruha sahip. Kimileri çok iyi saklıyor, kimileri de ilk fırsatta çocukluğunu özlemişcesine salıncaklara koşuyor, pamuk şeker yiyor, top oynuyor, çizgi film izliyor. Aslında herkesin içinde hala büyütemediği bir çocuk var...
Hani bir çok şeyi erteliyorsun ya
Zamana bırakarak hayırlısı olsun diyorsun ya
Birazda çaba istiyor biliyor musun
Hani kalksan diyorum yerinden
Hazır sofralar gelmiyor ayağımıza ne yazık ki Birazda çaba istiyor, mutfağına girmek gerek usta olmak için, önce çırak olmak gerek.
Hani artık kalksan diyorum, ha gayret...
Bir şiir kentine yerleştim.
Burada şiir kokuyor, şiir demleyip içiyorum.
Şiir derliyorum loş akşamlardaki bahçelerde. Denizle konuşuyorum sık sık, ormanın patika yollarında çiçeklerle selamlaşıyorum. Pembe bulutlar geçiyor pamuk şekeri gibi. Hep gülüyor sevgi dolu mutlu insanlar şarkı söyleyip dans ediyorlar. Rengarenk giyinmişler çocuklar neşeli, kaygısız koşuyor sokaklarda özgürce. Hüzünden eser yok, acıdan, gözyaşından eser yok. Bırakın insanların birbirini incitmesini karınca bile incinmiyor. Eski zaman desem değil, yeni zaman desem değil. Öyle güzel ki herşey hayal gibi yani hayaldi...
Bazen kendi yalnızlığıma çekiliyorum. "Böyle iyiyim" diyorum. En sevdigim mevsimdir sonbahar, soğuk havalarda içini ısıtmak için demlenir çayın. Avuçlarına alıp fincanı, dalarsın cam kenarında düşlere. Mesela küçük bir sahil kasabasında olmak isterdim, küçük bir kulübe de denizin o haşin dalgalarının rüzgârla dansına seyre dalardım, yürüyüşe çıkardım bir ormanın patika yolunda. Sararan yaprakların yağmurla savruluşu, doğanın ne hoş ahengidir, bir battaniye bir kitap ne güzeldir. Kendi yalnızlığında ki huzur, kalabalıklardan uzak, telaşsız, gürültüsüz, patırtısız; şehrin yorucu seslerinden kaçış sessiz ,sakin, dingin yaşamak. İnsanın kendisini şarjlaması gerek hayatın yoğun ritmine bir mola gibi...



-
Uğur Şahin
Tüm YorumlarTebrik ederim
“Yere” mim olmadan “yâre” lam olmaz.
Görmemişken bile, yüreğim kaldıramaz.
Cemalini göreyim, cennetten de geçerim
O Kevser şarabını, gece gündüz içerim.