Yazacak ne kaldı ki Perihan? Yoksun. İşin özeti de bu uzuncası da...
Ne bir durakta bekleyebilirim seni ne de vapur iskelesinde.
Ne çekinerek bakabilirim pencerene ne de ürkebilirim ağabeylerinden.
Ne Üsküdar eskisi kadar güzel ne de Fatih edepli...
Bırak okşamayı, görmek ihtimali dahi yok gece saçlarını bir daha, bir daha...
Yazacak ne kaldı ki Perihan senden sonra? Şöyle hüzünle karışık...
Perdesiz camlara şimşekler çakanda
Tramvay duraklarında delikanlılar zincirli
Tütünü esmer yarım cigara yakanda
İstanbul çatılarında, yağmur saçakları..
Ezelden yaralı bir kadın sevende
Yorma kendini boşuna.
Gövdeden kopmuş,
Yağmurlar altında kalmış bir dalım
Yerine koysan, aşı tutmaz,
sobaya atsan, ateş almazım.
Bir resme düşerdi şiirlerin,her baktığında bir tabloya.
Gözlerinin karasina yapışan kan izlerinde kimin silueti var ?
El yazısı güzel olan şu ak saçlı delikanlı M. mi yoksa?
Zalimce değil mı peki bu?
Hani sözleşmiştik seninle.
Nasıl aciklarsin peki bana öğrettiklerini şimdi?
Bir yıldız vardır kanından yadigar,
Bir de hilal.
Unutma sakın çocuk!
Sadece bir cadde adı değildir
"İSTİKLAL"
Hadi gel, otur yanıbaşıma.
al bu çay senin, cigaranı yakayım mı Perihan?
çok severim bilirsin bu meydanı, bu söğüt altını...
eskicileri, tespihçileri...
hep seni anarım sahaflarda,
bir kez geldim seninle, ama bin hatıra bıraktın benliğimde.
İnanma,
Hepsi yalan.
Ne ben gurbetteyim ne sen hapsolmuşsun şehrimize.
Ne de bunca mesafe var aramızda, topraktan taştan, kemikten...
Yalan, hepsi yalan.
İnanma sevdiğim.
Çalışmaya , hevesimi korumaya, kendim olmak için çaba göstermeye, nefes almaya, direnmeye, bildiklerimi arttırmaktan çok ne kadar bilmediğimin farkında olmaya, öğrenebildiklerimi kendimden çok öğrencilerim, ve etrafımdakiler için kullanmaya, özenle paylaşmaya, bu yolda kalmaya, INANMAYA, ve direnmeye
devam, devam, devam !
Ne diyordu şair ;
Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Hayat kızılı saçları vardı,
kalbimdeki tıkanmaya yüz tutmuş damarlar gibi titriyorlardı.
Fırsatını bulsalar kızıl birer yaprak gibi
Tel tel gökyüzüne gövereceklerdi.
Beni bir yayla dumanı gibi saran yalnızlık,
kirpiklerimin çizdiği buğulu hüznümünsün sen.
Ne bir vakit aralığında yâdıma düşsen,
gölgem üstüne serpilen kanımsın sen.
İçimin şehrini şerha şerha bölen hatıra,
çocukluğuma sarılmış geçmişim değil




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!