Çiçekler kadar güzelsiniz,
ölümler ülkesinde.
Duyularım sağırlaşır,
bakınca gözlerime.
Yeryüzü seninle yürür,
Her zaman bir kırıklık
olarak kalır yaşam.
Tadı burdan damıtırız.
En derinimizden kopan
liflere tutunup sallanırız
çocuklar gibi. Burukluğumuzla
Sevincim coşar, sessiz
kıyısında beynimin.
Eğilmiş bahar dalı olsan da
yemişlerle dolu, kimsenin
toplamaya tenezzül etmediği.
Herkes o kadar tam ve doygun ki,
Bir tanımın çevresinde
toplanır kule yapıcıları,
sıkı birliğin güveni sarmalar
titrek heyecanlarımızı.
Ortaklaşa kurarız dirliğimizi,
Gerilmiş tutar tellerimi,
bir kuş konar üstüne,
ne söyler açık değil.
Berhava ettiği en derinim,
kopup gelen sessizliğim.
Ordan uzandığım netlik
Adlandırarak sınırladığım boşlukta,
herşey kayıp giderken tuttum
demet demet ve sokuldum dünyaya,
bu varım demek.
Kayıp çığlıklarım geri döndü uzak
Birden alevler içinde bir fikir,
soğuyan yarına fitil.
Gel ez istersen bütün
canlıların çığlığını, yine seni
dillendirir bu yoksunluk.
İşte böyle çılgın, ülkesiz,
dolaşırım; üstelik hepsi
hepsi bir küçük oda.
Ne yarın kaygısı, ne dün
artık. Kurduğum ilişkilerle
Yemek yediğim, dirseklerimi
dayadığım masa taviz vermemeli.
Orda durması sürekliliğim; başında
hep beraber eğlendiğimiz bir akşam
kesintisiz geleceğim.
Milyonlarca kuş alev alev,
saldırır duvarlarına bilincin.
Ölüm topal ayaklarıyla gelir,
kaldırır direncini algının.
Yeni bir soluktur öte,
cıvıl cıvıl her gün doğumu gibi,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...