Yoğun geçen bir ömrün ardından odamda oturmuş yağmuru İzliyorum,
Aslında ben böyle hayal etmemiştim, hayatım hiç de istediğim gibi geçmedi. Geldim ve gidiyorum. Elde var sıfır. İç dünyamda bir başıma kalmış ölümü bekliyorum. Dışa yansıtmıyorum İçinde olduğum buhranı. Kim ne yapsın ayrıca beni ve benim gibi içi çürümüş birini? Herkes, kendine bişey katacak, huzur verecek kendisini mutlu edecek birini ister hayatında. Benim kalbim kararmış, kendime faydam yok. Aynaya baktıkça görecek yüzüm yok. Göz kenarlarımda oluşan derin çizgiler Çok iyi anlatıyordu yılların yorgunluğunu. Ne çok anı biriktirmişim. Dilimde tüy kalmamıştı insanlara bişey anlatabilmek için, gösterdiğim çaba yarım kalmıştı umutlarım gibi.
.
.
.
Yak bi şiir geceye, efkarımız dağılsın,
Bir dize tuttum ateşe, senin aşkınla yandı,
Kokusu hüznüme karıştı, dumanı derdime sardı.
Her mısrayı içime çekişte
Sanki sen doluyorsun ciğerlerime,
Kelimeler sarıyor boğazımı,
Bu yalancı bahar gibiydi senin aşkın,
Yedi şubatta yüzüme vuran güneş gibiydi,
Biteceğini bile bile inandım sana,
Her ne olursa olsun yaşamak istedim seni,
Kendi düşen ağlamaz derler ya hani,
İşte öyleydi duygularım,
İnsan belli bir yaşa, belli bir olgunluğa gelinceye kadar hep önemsendiğini, saygı duyulduğunu, dünyanın onun üstünde döndüğünü düşünür. Ben'lik duygusu hep var olmuştur. Kendisini yaşamın merkezine koyar. Hırsları vardır. İnsanların onu sevdiğini sanır. Oysa ki insan, Thomas Hobbes'in de dediği gibi "Homo, homini lupus est" yani insan, insanın kurdudur. Sizi kimse sevmiyor, herkes kendi menfaatini düşünüyor. Merhamet denilen dürtü bile kendinden olana bakma, ilgilenme bile bir çıkar uğruna. Ego tatmini ve suçluluk duygusundan arınmadan başka bir şey değil. İnsan zamanla anlıyor aslında tek bir birey olduğunu. Menfaat işin içine girince görüyor gerçekleri. Ve sonra itiraf zamanı geliyor kendinden bile gizlediği gerçekleri..
Güçlü olmak ve mücadele etmek zorunda kalıyor hayatla başa çıkabilmek için. Aslında insanın insana hissettiğini zannettiği sevgi de yok, aşk da..
Bir düşünün kendinizden pay biçin.. Bunu şöyle düşünün;
Annenizi yada sevgilinizi seversiniz onun güzel saçlarını da, ama o saç başında ona tutuluyken seversiniz. Aynı saç yemeğin içine düşse mideniz bulanır, tiksinirsiniz. Ee hani o saç telini seviyordunuz?
Ben yazarken iğrendim, muhtemelen siz de okurken iğrendiniz. Hepsi konuya dikkat çekmek içindi. Algılatabilmek içindi anlatımımı.
Hayatını idame ettirirken izlediği yol yani kaderi, insanın kendi çabasına bağlıdır.
Yalnız kalmaya ihtiyacı var kalbimin.
Bazen sessizliğin yankısında buluyorum kendimi,
kimseye anlatamadığım bir eksikliğin tam ortasında.
Ne birinin varlığı tamamlayabiliyor beni,
ne de yokluğu tam olarak silebiliyor içimden.
Gecenin ortasında bir cümle düştü içime,
kelimeler uyurken bir anlam uyanıyordu.
Adını bilmediğim bir çağrı,
bir kalbin kendi yankısına seslenişi gibiydi.
I)
Bir umut yürüdüm güne doğru
Gün bakışlarını düşünerek,
Anladım ki ıssız sokağın içinde kalan kuytu köşeye saklanmış kör kuyudaymışım meğer.
Hiç bir ses, hiç bir ışık yok zifiri gözlerinden başka aklımda kalan.
Yalnızlığın dibine vurdum
Yarım kalmış hikayelerim var benim,
Yarım bırakılmış, yaşanamadan bitmiş...
İçime gömdüğüm duygularım var,
Duyulmayı, anlaşılmayı bekleyen yaralarım...
Yüreğimin en derin yerlerine sızan,
Kalbim yoruldu artık
Yeniden sevmelerden,
Yeniden her tanıştığıma defalarca aynı şeyleri konuşmaktan, her anlatışta yaralarımın kabuklarının soyulmasından, iyileşmesine müsaade edilmemesinden çok yoruldum.
Yine olmadı.
Aklı başında sanmış ama değilmişim... Birde şiir yazmış giderken,
Yokluğunda yine üşüyor yüreğim
Sensizlikle yine sızlıyor kalbim
Göremeyince, dokunamayınca koklayamayınca
Yine hüzün çöküyor
Göğsüm sıkışıyor
Özlemin yakıyor her zerremi..




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!