Düşünün bir bulut bir güneş,
Dünyadan habersizce uçan bir kuş.
Yağmurla gelen toprak kokusu,
Sabahın ilk ışıkları, günün doğuşu.
Karanlıktan aydınlığa doğru
Yaklaşıyor günden güne, yolun sonu.
Galaksimde filizlenir attığın tohumlar
Oksijen gerekmeden; dal dal, budak budak.
Ama firavun hala uykuda, ehramından çıkmamış
-Dile gelir konuşur, mumyalanmış o bile.
I
Hiç düşündün mü gözünden dünyayı
Tomurcuklu çiçeklerden arınıp, bir köşede
Ya hiç düşündün mü gözümden dünyamı
Güneşin sessiz sakin süzülüşü
Hatırlatır mı o masum gülüşü
Ufuklara doğru o bakışını
Görmemek elde değil ey gökyüzü
Kelebekler de sonluydu malum
Yine de ben geçmişi hatırladım
Pupaların ilki, her şeyin ilki
Bir harbin ortasında bir yerde;
Gönlün en derinlerinde olsa gerek
Senelerdir buz tutunca dışında
Kıymet biçilir
Dudaktan dökülen her söze
Ne için, kimin için?
Toprağa karışacak tene
-ya da-
Buhar olup uçacak bir yüze
Kaybolduğum sokaklar arasında arıyorum o dergâhı
Yarım bıraktığım satırları tamamlama günüdür bugün,
O satırların tamamı sendedir belki.
Bekleyişlerin sonunda ulaşılan bir vaha;
Ya da erişilemeyen o yüce Kâf dağı.
I
Ufak bir çocuktum
O; kurduğum tüm düşlerde.
Defalarca sakladınız benden
Bir kavanozla en üst raflarda
Kendimden bir adım öndeyim
Ruhların ölümüyle yükseliyor herkes
Bulunduğu bedenin siluetinden.
Koşuşturduğun kıyıları ararken zifrin içinde
Yanıma bakmayı unutmuşum meğer,
Arşı delip geçen çığlıklar yıldızları parçalarmış
Soluğunu hissedemediğim her günün sonunda.
Düşler yorgun, vakit geç
Zaman yok düşünecek.
Geceler tenha, geceler ıssız,
Hüzün sarmış dört yanı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!