Lal olsun dillerim, gözler tutulsun,
Küskün olan ellere gönül katılsın,
Dostluk şeref, haysiyet pula satılsın,
Sorar mı bu gönül, alır mı selam,
Anar mı bu dilim, eder mi kelam.
Gülüşü bahar olacak kadının,
Seni seviyorum demeyecek,
Gözleriyle haykıracak aşkını;
Bir bakışıyla kuşlar uçuracak içinde.
Bir kadını olacak adamın;
Deniz üstündeki tahta gibiyim,
Dalga nereye vursa oradan yara alıyorum.
Sığınacak bir limanım da yok,
Vurup kuruyacağım bir sahilim de...
Masmavi gökyüzüne nispet gözleri,
Bulutlara değer azref-i zürefâ.
Sıcaklığıyla güneşi kıskandırır gülüşü,
Bülbülleri âşık eder hoşneva.
Ben kırılmam taştan değildir yüreğim,
Üzülmem duyguları unutmuştur bedenim.
Yanmam aşk ateşiyle etki etmez bana,
Eğmem başımı bir noktalık adam için bir virgül kadar...
Ey güzel, dünya malı fanidir ebedi mi sanırsın,
Oturdum Kız Kulesi'ne karşı;
"Bana ne iyi gelir?" diye düşündüm.
Sonra bir parça daha simit attım martılara;
Aklıma senden başkası gelmedi.
Dalıp gittim maviliklere doğru;
Ne Kimya var yanımda ne sen Parende!
Nice âlemlere sığdım da dar geldi Larende…
Bir Şems’i olmayan bu garip ömrü neylesin?
Bir yudum nefes ver Ney’im adını söylesin…
Şehri seyrediyorum pencereden,
Tam da senin seyrettiğin o yerden.
Yemyeşil bir baharın başlangıcında Ankara,
Lakin bulutlar hüzünlü, güneşin yüzü asık.
Bomboş şimdi sıcağıyla ısındığın o fincan,
Gel nur ol hayatıma,
Ay gibi doğsun yüzün.
Bir buğulu ses,
Aşk dolu bir bakış istediğim.
Gel etme!
Zaman bu zaman değil,
Aşk oduyla nâr oldum,
Hasretinden zâr oldum,
Yâd ellere yâr oldum,
Yandı yürek hâr oldum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!