Doğru gülüm sende haklısın,
Ben sebepsizce sevmek istedim seni,
Her şeye sebep aranan bir hayatta,
Sebepsizce sevilmek saçma geldi sana...
Cennet kokuları geliyor burnuma derken,
Yine aslanlar gitmiş; bu fani yerden...
Al bayraklı tabutlar omuzlarda,
Gidiyorlar Cennet-i Âlâ’ya onurlarla...
Hep aynı yerde aynı saatte,
Karanlık odamın soğuk yatağında,
Selamsız geçiyorsun aklımdan sevdiğim.
Giderken uzatıyorum ellerimi;
"Gitme kal bir gece olsun" diyorum.
"Haram" diyorsun ya hani;
"Aşk?" dediler,
Dokunmadan sevmek dedim.
"Yunus Emre'de kalmıştır" dediler,
Sustum...
Seni söyleyemedim.
Sanki hala seviyor gibiyim,
Boğazım kuruyor adını duyunca,
Bir iğne batıyor göğsüme.
Kuruyan dudaklarımı ısırıyorum,
Gözlerimi kısıyorum yaşlar akmasın diye.
Bir of çekip boş ver diyorum;
Ben kırılmam taştan değildir yüreğim,
Üzülmem duyguları unutmuştur bedenim.
Yanmam aşk ateşiyle etki etmez bana,
Eğmem başımı bir noktalık adam için bir virgül kadar...
Ey güzel, dünya malı fanidir ebedi mi sanırsın,
Oturdum Kız Kulesi'ne karşı;
"Bana ne iyi gelir?" diye düşündüm.
Sonra bir parça daha simit attım martılara;
Aklıma senden başkası gelmedi.
Dalıp gittim maviliklere doğru;
Hafif bir sızı vardır göğsünün sol yanında,
İnce bir iğne batması gibi...
Gözlerinden anlamsız akan damlalar vardır,
Kulağında O'nun sesi,
Burnunda teninin kokusu,
Ellerin terler.
Önce bir güneş doğdu yıkık penceremden içeri,
Sonra bir Peri, elleri ışıktan işlemeli;
Gözleri derinlerden gelen bir hüzünle nemli...
Önce yıkılan duvarlar altında kalan kalbimi bulup çıkardı,
Sonra tertemiz yüreğiyle ruhumu battaniyelere sardı.
Bistami’nin dediği gibi;
“Kutlayın beni ne yücedir şanım.”
Yürürüm çıplak ayak;
Rabbin yolunda dervişanım.
Dilimde zikrinle geçer anım,
Ya Rab! Sensiz perişanım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!