ANDAÇ
Topuklarını vurarak dans ederken sen
Plaza Mayor’ a ruhum yola çıktı aniden
Yalnız bir gelinciksin rüzgarla raks ederken
Utandım yumdum gözlerimi tut elimden
Gurbete düştüğüm
Başka birisin sen!
Giderken kumsalda bıraktığın balığım ben
Başka birisin sen!
Kızıl güneş batarken
Ey! belediye sahnesinde ağlayan kadın
İçimi burktun...
Sarıldım gönül küpeştesine
Bil ki oyun bitecek, bu da geçecek...
Barda oturuyorum, ahşap yüksek tabure, yaslanacak yeri yok.
Dirseklerimi dayadım bara,söyledim bira.
Susamışım, lök lök lök bitirdim.
Zekai abi bir jack alabilirmiyim diye seslendim.
Yılların Zekaisi, uzun saçlı, deri ceketli, pantolonunun yanından sarkan zinciri ile fenomen bir barmen ama çok aksidir, yan gözle bir bana bir bira bardağına baktı, doldurdu viskiyi. Kaç buz istersin abem dedi. İki buz olsun abi.
Ey bencil gönlüm,
Laf geçiremedim sana...
Sevme dedim! O gözler deniz,
Şimdiye kadar kim sahiplenmiş.
Öyle güzel yaşadım ki seni
Bana gönlünden bir gökkuşağı verdin
Kalbinden güzel kokulu demetler sundun
Çiçekler çiçek, yağmur ve güneş eskisi gibi değil...
Rüzgarsız fırtınalar
Bir taş var ötede bak,
Atılmış unutulmuş...
Hisseder mi günahı sevabı
Sormak lazım oraya nasıl konmuş.
Bir taş var orada bak,
Tuzunu bıraktığın
Dudağım kenarına
Şehvetli mühür gibi
Sevgiliden yadigar
Dimağıma kazındın
Önce gözlerine çakıldım...
Kopartamadım bakışlarımı denizinden
Yeşille mavinin kesiştiği yer...
Görmedim hiç ormana kıyısı olan gözler
Sonra saçına çakıldım...
Tutamıyorum içimde
Haykırıyor böğrüm böğrüme
Çıkıyor yukarı yukarı
Boğazlıyor gırtlağımı, yutkunuyorum...
Önce yakıyor derinden derinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!