Aşk senle güzel
Gözlerini bir noktaya dikmiş, gecenin gizemine dalmıştı. Karanlığı yırtıp gelen bir sesle irkildi. O anda bir yıldız kaydı. Her zaman olduğu gibi, birilerinin Allah’a iltica ettiğini düşündü. Bir dilek diledi. Sonra, sessizliğe terkedilen sokağa yöneltti bakışlarını. Gün içinde, İnsanların kalabalığından adım atılacak yer olmayan cadde, bomboştu şimdi. Yorgundu, ama canı uyumak istemiyordu. Eğer gözlerini kapatırsa o muhteşem hayali göremeyecekti. Uyanık kalmak ve yalnızca onu düşünmek, onun hayalini kurmak istiyordu. Usulca, yan tarafta duran biraz eskimiş ve rengi güneş ışıklarından yer, yer solmuş olan kırmızı koltuğa kendini bırakıverdi. Gözlerini kapadı. Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Sesi belli belirsiz işitiliyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu. Yorgunluktan ve uykusuzluktan çökmüş olan yanaklarından, iki damla yaş yuvarlandı, dudağının kıvrımlarına. Sonra.. şu sözler döküldü dudaklarından, fısıltı halinde..
-Allah’ım! Sen gönlümdekini biliyorsun. Bunca yıldır çektiğimiz acıların, bir mükafatı olarak verdiğin bu aşkı, ne olur koru. Bizi eski yalnızlığımıza geri yollama. Onu sevmeye, onun tarafından sevilmeye ihtiyacım var. Sen bize ışık yak, yolumuzu aydınlat, yardım et. Ne olursa olsun, sonunda vuslat olmasa bile, kalplerimizi birbirine bağladığın, bağların kopmasına müsade etme. Belki bu dünya da değil ama, hiç değilse ahırette sevdiğimden ayrı koyma. Amin! ..dedi.
Gözlerini açtığında, muhteşem bir ışık cümbüşünün altında, dans ediyordu. Evet rüya görmüyordu, işte onun kollarındaydı. Adeta, bir masaldan fırlamış prens ve prenses gibiydiler. Etraflarında hiç kimse yoktu. Buraya nasıl ve ne şekilde geldiğini anımsamaya çalıştı, hatırlamıyordu. Ne önemi vardı ki, o yanındaydı ya..gerisi boştu onun için. Gecenin ve müziğin tadını çıkarıyordu doyasıya. Sanki bir rüyanın ortasında, kuğular gibi süzülüyordular bir o yana, bir bu yana. Müzik kesilince, kendileri için özel olarak ayrılmış, masalarına döndüler. Kibarca sandalyesini geriye çekti Ekrem, kadın yumuşak bir sesle teşekkür ederek yerine oturdu, tatlı bir tebessüm yerleşti yüzüne. Bu yaşadıklarına inanamıyordu. Hayallerinde bile böylesini düşünmemişti hiç. Farkettirmeden bacağına hafif bir çimdik attı, evet dedi gerçek! bu bir rüya değil, “aman Allah’ım”. Fotoromanlardan fırlamış artistlere taş çıkartacak cinsten şık ve yakışıklıydı Ekrem, gözlerini bir an olsun ondan alamıyordu. Kalkma vakti geldiğinde Taksi bekliyordu onları. Vakit kaybetmeden arabaya binip, yıldırım hızıyla gözden kayboldular. Karanlık bir sokakta, sokak lambalarının aydınlattığı evlerin, silüetleri beliriyordu yavaş, yavaş. Meraklı gözlerle etrafa bakındı kadın. Buraları hiç tanıdık gelmiyordu.
.../Tüm ayrılıklara inat
bekleyeceğim
ve seveceğim seni.
Unutmayacağım o ıslak gözlerini/...
Belki altında yürüyebileceğimiz
Zamanı geldi gülüm, veda ediyorum sana ve bu sonu gelmeyen amansız aşka. Şimdi arı misali dilediğin baharda, istediğin çiçeğe kon. Kurtuldun benden ve seni yoran bu sevgimden. Hoş zaten gitmiştin ya benden, unutmuşum işte affet ama sen bırakıp gitmiş olsan da beni, ben hep yüreğimde sakladım seni. Bak geldi çattı veda etme vakti, hoşçakal sevgili hoşçakal. Yüreğinde ki bana iyi bak, çünkü o bir daha sana aşkla bakmayacak...bakamayacak. Oysa ne güzeldi hayat seninle. Uzak şehirlerde uzak iklimlerde olsak da, aynı mevsimde çiçekkleniyordu dallarımız. Aynı havayı soluyorduk, aynı yıldıza uzanıyordu ellerimiz ve aynı duaya amin diyordu dillerimiz. Gidiyorum sevgili, kendimden ve dahi senden gidiyorum. Bir selamı bir merhabayı esirgediğin ben, kayboldum sensizlikte. Başaramadım sevgili, olmadı işte..olamadı. Tutunamadım yalnızlığıma. Gömemedim hıçkırıklarımı yüreğime. Dışarıda hayat akıp giderken, dirilirken nebatat, ben bir ot bile olamadım. Korktum nefesimde boğulmaktan. Sessizliğimde yok olmaktan. Belki de karanlığıa sığınmaktan, o dilsiz geceler boyunca aynı şiirleri okuyup, aynı türküleri mırıldanmaktan..korktum be sevgili..korktum işte! sen yoktun ya korktum aklımı kaçırmaktan. Şimdi bir enkazdan farkı kalmayan, düşlerimi de yanıma alıp gidiyorum buralardan.
Hoşçakal sevgili..hoşçakal.
Gönlümü geceye gelin ettim
Ala bulanmış duvağıyla
Bir dağdan bir dağa güvercin uçurdum
Yedi tepe ben sana çoktan küstüm
Dilin söylediğini yürek inkar eder
Bilmezmisin ki bu can
Bu bedenden senin için firar eder
Gerçekte yoksun.
Hayalini kurmak ise yasak.
Hani..olmaz ya
Ara sıra da olsa
Rüyalarıma gelsen diyorum.
Beni öpsen
Bir yumruk gibi düğümlendin boğazımda
Tıkandım kaldım öylece
Ne gözyaşım akabildi
Ne gıkım çıktı sustum
Sustum ve bekledim yalnızca.
Kocaman bir dağ gibiydi yüreği.
Dışardan bakıldığında..
Görebilirdin gözlerindeki heybeti.
Ağzını her açtığında..
Yer yerinden oynardı..
Sen doğmamıştın henüz
Babana bir müjde gibi vermiştim adını
İstiyordum seni Heval/im istiyordum seni.
Kurutulmuş umutlarımın Filiz/i olacaktın
Bir gülüş gibi yüzümde..
Geceler ayaz, ayaz düşlerim.
Söyle, hangi girdapta unutuldun
Hatırlanması imkansız gülüşlerim.
Hançer-i zehrin değer de,
Yaralar açılır gül sinemde.
Ne zaman kör olduk
Ne zaman sağır!
Bilmezmi ki İnsan'lık
Sırtımızdaki yük ağır
Çağır dostunu
Düşmanını çağır...




-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
Tüm YorumlarGündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...