Doğarsın esaretin kucağında.
Irgatsın dır artık, güvenli çatının altında.
Okuyamazsın mesala..
Herkesin gözü üzerindedir.
Güzelsin, alımlısın, akıllısın.
Yani akıllara zararsın.
Uzak dur düşlerimden
hayallerime dokunma
bırak..
yalan da olsa inanayım sana
dokunma yüreğime
dokunma ümitlerime
1.bölüm
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde., Pireler berber iken, develer tellal iken, bir küçücük kız varmış.
Küçük kız köyünde, dedesi ile birlikte, mutlu mesut yaşarmış. Dedesi küçük kızı çok sever, kucağından indirmezmiş. Gülceymiş adı. Sarı; sapsarı uzun saçları, belinden aşağıya sarkarmış. İri kahverengi gözleri dedesine güldüğünde, dedesi çok mutlu olur, sevincinden yere göğe sığamazmış. Tombul pembe yanaklarının yanında sevimli çukurcukları olan, Gülcenin. Küçücük bir ağzı, gülünce inci gibi parlayan sırma dişleri, peri kızlarını kıskandıracak güzellikteymiş.
Dedesi Gülceyi hiç yanından ayırmaz, kimselere güvenip bırakmazmış. Bir gün köy muhtarı Gülceyi ziyarete gelmiş. Elinde Gülcenin çok sevdiği şekerler varmış. Hemen Gülceyi kucaklayıp öpmüş ve
–Bak sana ne getirdim Gülce kız.. demiş. Gülce kız başlamış sevincinden dans etmeye. Sonrada şekerleri kaptığı gibi avluya çıkıp, tavukları kovalamaya başlamış. Muhtar
-Haşim dede bu böyle olmaz. Gülcenin bir anne, babaya ihtiyacı var. Sen yaşlandın artık. Durumunda pek iyi sayılmaz. Yarın sana bir şey olursa Gülce kızın hali ne olur? Bu yavrucağa kim sahip çıkar? Gel inat etmede bizim Halil’lere verelim Gülceyi. Bak onlar kasabada, bolluk içinde yaşıyorlar. Maddi durumları çok iyi. Çocukları da yok. Hem ilerde Gülceyi iyi okullarda okuturlar. Yazık, burada büyüyüp de çoban mı olsun? He! ne dersin. Haşim dede gel olur de şu işe..demiş. Haşim dede
Haydi vakit tamam, gitmelisin! Beni gömüp sonsuz karanlıklara..terketmelisin. Unut birlikte geçirdiğimiz 30 yılı..unut ki, Bedenin parmaklarımı hatırladıkça titremesin.
Seni ilk tanıdığımda 9 yaşındaydım. Daha o gün beni cezbetmiştin. Öyle merak ediyordum ki seni..Ne pahasına olursa olsun,seninle tanışmalıydım. Ve öylede yaptım. Tabii biraz tehdit girdi işin içine ama..sanıyorum buna değerdin..
Seninle hergün merada buluşuyorduk..bazen bir ağacın dibinde..bazende samanlıkta..ama bizi görmelerinden öyle korkuyordum ki..senden kimseye bahsedemiyordum.seni çok sevmiştim. Adeta başımı döndürüyordun.
1. Bölüm/1. Kısım
Bundan 26 yıl önceydi. Aylardan neydi tam olarak hatırlayamıyordu Gülfidan. Ama mısırlar ve bostanlar olmuştu.
Gülfidan 13 yaşında, kumral, beyaz tenliydi. Cesur bir yüreği, gülmeyi bilen gözleri vardı. Babasına olan düşkünlüğü herkes tarafından bilinirdi. O babasının kızıydı ki bazı özelliklerini de babasından almıştı. Pratik bir zekâya sahipti. Orta ikiye gidiyordu. Ders çalışmayı pek sevmezdi ama sınıftaki dikkati ile genelde başarılı bir öğrenciydi. Babası Gülfidanın okuyup Hâkim olmasını istiyordu. Gülfidan’ın hayalinde ise polis olmak veya sağlıkçı olmak vardı. Fakat babasını kırmak istemediğinden bu düşüncelerini bir türlü söyleyemiyordu. Ama Kazım bey, kesin tavrını koymuştu. Hatta bir seferinde bu konuyu babasıyla konuşmayı denemişti. Gülfidan:
-Baba ben polis ya da hemşire olmak istiyorum! Kazım bey:
-Kesinlikle olmaz. Hakim olacaksan okuturum yoksa okulun yüzünü göremezsin bir daha. Bu konu burada kapanmıştır. Ona göre düşün taşın kararını ver. “Ya herru ya merru..” dedi. Gülfidanın babası Kazım bey oldukça ciddi bir görünüşe sahipti, Sert bir adamdı. Esmer kısa boylu ve hafif göbekliydi. Siyah ve gür bıyıkları onu daha ciddi bir insan yapıyordu. En büyük özelliği ise başında taşıdığı fötr şapkası ile giydiği uzun paltosuydu. Bir otoriteydi o. Ailesine çok düşkündü ve birde içkiyi çok severdi. Çevresinde hatırı sayılır, saygın bir insandı. Kendisinden korkan çok olduğu gibi, sevenleri de çoktu. Herkes ona saygı duyardı. Patronu bile. Çünkü yaptığı işlerdeki başarısı ile tanınıyordu. Çiftçiydi ekim dikim zamanı herkes onu ve yaptığı tarımı örnek alır taklit ederlerdi.
1.Bölüm/ 2.kısım
Kazım bey eve geç bir saatte gelmişti ve oldukça fazla alkol almıştı. Eve gelir gelmez bağırmaya başladı:
-Nerede o fahişe? Çabukkk kaldır onu! Onunla konuşacaklarım var.. diye bağırıyordu.
Gülfidan olanlara inanamıyordu. Korkudan gözleri büyümüştü. İçeriden gelen sesleri dehşetle dinliyordu Yüreği öyle hızlı çarpmaya başlamıştı ki, bir an kalbinin yerinden fırlayacağını sanmıştı. Oturduğu yerde dizlerini dikmiş, kollarını dizlerine bağlamıştı. Hala titriyordu. Öyle hızlı sarsılıyordu ki, kendini kontrol edemiyordu. Başı boynundan bir tarafa doğru çekme ve kasılma yapmaya başlamıştı. Tüm bunların neden olduğunu, birden bire hayatının nasıl değiştiğini düşünmeye başladı. Gözleri doldu, ağlayamıyordu. Nerede hata yaptığını düşünmeye başladı. Sadece hatırlamaya çalışıyordu.
İçim sana yanıyor..sen yoksun!
Yaz ortası hazanları yaşıyorum.
Yüreğimde ince bir sızı bıraktın
Dudağımda yanık bir ağıt.
Aklım bulanık
Gönlüm bir meçhule kaymakta
O meçhul ki
Yıldızsız semalarda
Karanlığa inat
Işıl ışıl parlamakta
(Hangi kelime hangi cümle anlatabilir siyahın güzelliğini)
Anne ben öldüm mü ki
Neden bu sessizlik?
Nedir beni kendime gömen bu yalnızlık?
Seninle tanıdım nostalji1'i
Ayşe'yi,Murat'ı ve Celil'i
Seninle sevdim şiiri
Gitmeee...şiir yürekli
Hani biz bir aileydik
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...