Rüyalarımı süslediğim bir gelinlikle,
Duvağımdaki gelincik seslerini bir susturan olsaydı,
Bu kadar yorulmazdı kalbim.
Alnından vurulan kapıların arkasından bakan çocukluğumdan
Kaç kuş yuvası çıkar bilemedim.
Ağlarken,
Dışına doğru ufalan ışıkların içinde koca bir şehirdi İstanbul.
Dişimin gıcırdayan
yanlarından baktığımda
Yüzümün dövmesiz halini göremedim.
Tam on yedisinde
Sırtından vurulan düşler benim değildi.
Bu şehir gibi.
Battığım denizlerde kıyısız kaç el gömdüm
hatırlamasam bile ,
İçimde büyütüyorum o öksüz çocuğu.
Ve şimdi avuçlarımdan dökülen
yağmurlar kadar
küçüğüm.
Bir anlayan olsaydı,
İğne içine sığınan yalın bir imhayken
Gövdemden çekilir miydim geriye bilmiyorum.
Kayık tabaklarını
suyun altında yüzdürdüğüm
kırmızı kiremitli
bir denizdi o ev
Bir saran olsaydı, keşke
Keşkelerimi toplayıp, bir yana
içimin köşelerinden,
bir yeşilik dökülsün isterdim Üsküdar'a
İçinde gülümseyen anıların,
yarım kalmışlığına dokunamasam da,
Çaresizlik denen o şeyin altına bir imza da ben atsaydım, keşke
Böyle kolay ölmek istemezdim.
Elma kokusunu içine çeken kelebekler kadar
Özlediğimdin
Yoksa her düştüğümde,
Geriye dönüp,
Çiçeklere anlatmazdım annemi...
Özge Özgen
Kayıt Tarihi : 15.7.2020 20:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)