Kırk dördüncü baharımın
Kırk dördüncü mayıs ayında
Çok katil rüyalar görüyorum yeniden
Çok katil rüyalar görüyorum beni sana öldürten
Zencefil tadıyor yine bakışların
1.
Kokluyorum bu şehirden
Azrail’in gölgesi üzerinde
Kasvet, kasvet, kasvet
Bu şehir kasvet
Meltem kokuyor saçların.
Hangi hasret çaldı gülüşlerini?
Kırağı mı değdi güzelliğine?
Sen, dağların ender kızıl lalesi
Seni kimden sorayım, bahar da gitti.
Yüreğinde buz kurumuş, kirpiğinde kar.
Sana olan ümidim yosun tutmuş taşlarda,
Koskoca ummanlara kılıç vursam ne olur,
Bölsem Nil Nehri'ni iki ayrı parçaya,
Hedeftin, uzaktın, yokuştun,
Çok koştum, yoruldum.
Bahardın, çiçektin açardın,
Çok kıştım, üşürdün, solardın.
Bir kuştum, kanat çırptım,
...
Bir derin kuyu içerisindeyim, karanlık.
Ve körkütük sarhoşum, dilsiz, sağır ve de kör.
Sensizliğin en dibindeyim, kimsesiz.
Yokluk kemiriyor bütün ümitlerimi,
Deli gömleğini giymiş gözlerim
Başım belada yine bakışlarınla
Tandıra saklanmış haykırışlarım
Küfleden inceden iniltim gelir
Yüreğinde kırlangıç kanatları,
Ve gözlerin kan ter içinde,
Güneşin kavurduğu mermer sıcaklığı bütün bedeninde,
Odanda azrail sessizliği,
Orman yangınlarını söndüren kâğıttan gemilerin nerde?
atlar geçiyor dört nala kapımızın önünden
bütün evren çığlık çığlığa
ve sen Kays’ı Mecnun eden Leyla
bana sükutu anlat
kuş tüyü ellerini yüreğine koyarak
Serpilirdi gülüşün cihana
Ağlamaların kurşun
Yedek akçe gibi seni kıskandığıma bakma
Ülkende helva dağıtırdı sabahları güneş, annesiz çocuklara
Sen düşersin aklıma gecenin bittiği vakit
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!