Hayatın İçinden 9 - Deprem

Recep Akıl
1004

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Hayatın İçinden 9 - Deprem

Yatmaya hazırlanıyor. Vakit çok ilerlemiş. Evdekiler çoktan uyumuşlar. Kim bilir kaçıncı uykularındalar? Hava çok sıkıntılı… Uyku tutmamış, oyalanıp duruyor evin içinde. Gecenin ilerlemiş bir vakti olmasına rağmen gündüzki o nemli, yapış yapış sıcaklık hâlâ devam ediyor. Nefes bile almakta zorlanıyor insan.

Neden sonra “Biraz uyumalıyım,” diyerek yatak odasına yöneliyor. Yarın iş var ve onun erken kalkması gerekiyor.

Üzerindekileri çıkartıp yatak kıyafetlerini giyiyor. Lambayı söndürüp yatağa yönelecekken birkaç saniyelik müthiş bir uğultu, ardından gecenin karanlığını yırtıp parçalayan kızıl bir ışık doluyor bir anda karanlık odanın içine. “Ne oluyor? ” Demeye varmadan derinlerden, sanki çok uzaklardan geliyormuş hissi veren müthiş bir kütürtü.

Olduğu yerde kalakalıyor. Ardından batıp çıkmaya başlıyor. Yatakla arasındaki mesafe bir metre kadar… İlk anda ne olduğunu anlayamıyor. Kendisini yatağa atmak istiyor ama yapamıyor. Rastgele savurduğu eli duvara denk geliyor. Tutunup ayakta durmaya çalışıyor. Eşi uyanmış deprem diye bağırıyor. Kelimeyi Şahadet getiriyor, salâvat çekiyor bağıra bağıra. O da içinden eşine katılıyor.

Şahadetler ve salâvatlar arasında “Çocuklara bak! ” diye sesleniyor eşi. Yan odada uyuyan çocuklar onun da aklında ama yerinden bir türlü kımıldayıp da hareketlenemiyor. Elinden gelen tek şey, bulunduğu yerden yüksek sesle bağırıp onları cesaretlendirecek sözler söylemek… Çocukların onu duyup duymadıkları aklına bile gelmiyor.

Batıp çıkmalar bitmiş, şimdi de çalkalanmalar başlamış bu daha da beter. İnsanı bir yerden bir yere savuruyor. Dengesini kaybedip yere düşüyor.
Neden sonra bir anda her şey bitiyor. Ne uğultu, ne sarsıntı… Her şey susmuş, tam bir sessizlik... Ve kopkoyu bir karanlık... Beş on saniye sürüyor bu sessizlik.

Kısa bir süre sonra kapı vuruluyor. Yan evde oturan bacanağı sesleniyor. Düştüğü yerden kalkıp dışarıya ses verirken bir yandan da yan odada yatan çocukların yanına gidiyor.

Karanlık… Hiçbir şey görünmüyor. Sesleniyor, çocuklar da ona cevap veriyorlar. O an, çocuklarının seslerini duyduğu o an, hayatının en mutlu anı... Şükrediyor Rabbine. İkisine de sımsıkı sarılıyor.

Aceleyle kendilerini dışarı atıyorlar. Herkes dışarıda… Bulundukları çevreye henüz müteahhitler dadanmadığı için evler tek, bilemediniz iki katlı… Şimdilik pek yıkım yok gibi. Komşular birbirlerinin halini merak ediyor. Müthiş bir yardımlaşma… Olağanüstü bir dayanışma ruhu… Yaralar hiç vakit geçirilmeden sarılmaya başlanıyor, büyük bir tevekkülle.

Neden sonra o kargaşa içinde derinlerden, sanki çok uzaklardanmış gibi gelen ezan sesini duyuyor. Hemen yan taraflarındaki caminin imamı yanık yanık okuyor ezanı, sesindeki hüzün yüreğini burkuyor. “ Demek, diyor cami yıkılmamış.”

Bacanağı aynı zamanda adaşı “Hele gel şu namazı bir kılalım da sonrasına bakarız,” diyor koluna girerken.

Arka sokaktaki camiye doğru yürümeye başlıyorlar, ikisi ve birkaç mahalle sakini daha.

“Bizim hocanın sesi bu kadar güzel miydi usta?” Diye soruyor bacanağına. Onun bu sorusuna bacanağı sesli sesli gülmekle karşılık veriyor. O da katılıyor bu gülmelere. Çevredekiler hayretle bakıyor onlara, gülmelerine bir anlam veremeyerek. “Gülüyoruz işte,” diye izah ediyor, “ağlanacak halimize” Gerçek nedeni söylese yanlış anlayacaklar nasılsa, ya da anlamayacaklar.

Sokağı dönüp camiye doğru yöneliyorlar. Cami yerinde… Minaresi de ayakta... Bir kere daha şükrediyor Rabbine ve büyük bir güvenle hiç
tereddüt göstermeden camiden içeri giriyor. 22. 09.1999

Recep Akıl
Kayıt Tarihi : 16.8.2009 11:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


17 Ağustos 1999 Marmara depreminde hayatlarını kaybeden canların anısına... Mekânları Cennet olur inşa-Allah.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Kenan Kazancı
    Kenan Kazancı

    tekrar başınız sağolsun...
    vefat edenlere rahmet olsun..
    acılarınız mutluluklara vesile olsun....inş..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Recep Akıl