1982 Osmaniye doğumlu. ilk ve ortaöğretimini Osmaniye'de tamamladı. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi resim öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Daha sonra Korkutata Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu. Şuan da halen öğretmen olarak görev yapmakta.
Bir gece parçasıyım ben
bir mum alevi
henüz okunmamış bir kitabım
bazen utangaç elleriyim bir dilencinin
bazen gerçek yüzüyüm bir yalancının
kendi benliğine dönmekten yorgun
Şampanya duvarlar arsındaki beyaz ışık
Göbeğimden akan yeşil-gri battaniye
Güneş ölüsü gezegenler
Ve tuvalet sifonu melodisi
Tez
Antitez
Açlık
Gök gürültüsü
Korkunun ve umutsuzluğun ortasındaki yansıma
İhtiyar bir adam gibi öksüren musluk
Rüzgârın önüne eğilen yel değirmenleri
Ve
Kapalı gün
kapalı gece
ve
kapalı gözler
Vivaldi misali akan gökyüzü
ve umut kahverengisi bu toprak
Hayaletler geziniyor odamda
Tavırlar,
Gölgeler misali
Boş şişelere yürüyor
Ve kanı çekilmiş
Ve sis çökmüş duvarlarda
Bir koltukta yığılıp kalmak
Donuk bir ay ışığı kadar kasvetli
Moonlight sonat!
Bu hoş melodiyi kulaklarımda beklerken
Omuzlarımdan aşağı atlılar
Dörtnala koşuyorlar
Güneşli pazar sokağı ve güneşli gün
Patates, limon ve emek karışımı eller
Aşağı yukarı yürüyen insanlar
Ve aşağı yukarı yürüyen hayat
Bak bu güneşli pazar sokağı gibisi yok
Nasır tutmuş eller burada huzur bulur
yıllar ki
kitabın ilk harfleri
baykuş çığlıkları gibi
kulaklarımda hep
elif lam mim
söyle ne kadar oldu kalbim
Şu anı durduruyorum!
Evet bu defa durdurmalıyım. Uyanıp bir kalem bulmalı ve bu anı yazmalıyım. Rüyamda bir şeyler görmeyeli uzun zaman oldu, bunu kaçırmamalıyım.
Uyan!
Uyan ve bilincine eşlik et!
Bunun o kadar da kolay olmadığını biliyordum ve bir süre tembelliğimle savaşmak zorundaydım. Yatağımda birkaç tur döndükten sonra nihayet uyanabildim ve sol kolumun yataktan düşüşünü izledim. Sonra, rüyanın koridorlarındaki o ışığı bekledim; ama baş ağrısından başka hiçbir şey hissetmiyordum ve vazgeçtim. Yatağımda uzanmış öylece bekliyordum. Güneş her zamanki gibi ısınma turlarını atıyor ve Beethoven 9. Senfonisine hazırlanıyordu; bense yatağımda güvendeydim. Öylece uzanıp güvende olmak ne kadar da kolaydı; kimseyi görmüyordun ve kimse seni görmüyordu. Sadece, duvarların arkasında güvendeydin ve güvende olmak tehlikeliydi. Bu ana çok az insan ulaştı sanırım: Zerdüşt ya da yer altından bir ses...
Duvarların arkasında ise geleceğe ihtiyaç vardı ve gelecekten biraz zaman kazanabilmek için biraz zaman harcamak zorundaydın. Bu avuntuyu ne kadar sürdürebilirdi ki insan. Sonra yavaşça yataktan kalkıp perdenin açık kalan kısmından güneşi izledim, umut vericiydi. Yücelmekte olan insanların ya da boyalı, parlak ayakkabıların üzerine doğuyordu muhtemelen. Hep böyle olurdu, hiçbir zaman bir barışın veya bir umudun ya da yarım kalmış bir aşkın üzerine doğmazdı. Yüzümü yıkamak için koridorun sonuna yürüdüm ve aynaya yansıyan o şekle baktım. Her gün aynı ifadeyle dururdu ve yine aynı ifadeyle duruyordu; böyle kaç gün geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey, o ifadenin hiç değişmediği ve her şeyin ağır bir gerçekliğe çekildiğiydi. Su gerçekti ve duvarlar gerçekti ve aynadaki boşluk ve şiirler gerçekti. Eksik olan ya da ters giden bir şeyler vardı. Yaşamak için her şey hazırdı ama yaşamın kendisi yoktu. Her sabah farklı bir şeyler olacak umuduyla evden ayrılırdım ve her zaman o kazanırdı. Hiçbir şey değişmiyordu...
Ak sakallı şair
Bıyıklarında sigara dumanı
Göz bebeklerinde şiir
Ah sakallı şair
Ne çok severdin kelimelerle oynamayı
Yücelsin diye insanlık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!