Sisli bir Edirne akşamında ayrılacağım
Geldiğim o yaz sıcağı Edirne'den
Yıllar önce son bahardı tanışmıştık
Şimdi zemheri ayrılacağım senden
Bu şehirden birlikte adımladığımız söğütlükten, karağaçtan
Dirseklerini masaya dayadı
Başını avuçlarının içine aldı
Bilişim çağının simgesi bilgisayar ekranı
Ve klavye önündeyken düşündü
Arama ekranına mı yazmalıydı
Yoksa avuçları içine aldığı
Yanlızlığım yıldızlara binmiş kayıyor
Gökyüzünde eğenin esintisi çalıyor yüzüme
yokluğun sonbahar yağrağı gibi
düşüyordu yüreğime
bir eylül sabahında
ankara sokaklarında
yıldızlar takılmış saçına
Ankara akşamında
dolaşıyorum sokaklarda
ıslık çalarak
ve
seni arıyor gözlerim
Tahtacı Türkmen kızı
İyilik ve doğal güzelliğin
Harfi ile başlar ön adın
Göznuru ile biter adının son harfi
Nuh devrinden uçar gelir
Cudi dağını aşan güvercin
seli Çiğ tanelerinin Serinliği ve tazeliği
ve toprağın bereketi Gökyüzünün mavisi
denizin perisi Yüreğimin açmamış çiçeği
‘umut uçunca yürekten, hayat zindan olur’
okuduğu bir kitabın sayfaları arasında gözlerine takılmıştı
umut yanı başındaydı belki
sevda sözcüğünün suya
kanla yazıldığı topraklardayım
binyıllar öncesinden aşk için
bin yıllar sonrasında suya vatan sevdasının yazıldığı
o ölüm gemilerinin deniz üstünde giderken bıraktığı izlerde
kim bilebilirdi ki sevda topraklarında üzümün şıraya
bozkıra yazdım adını
neşet ertaş diliyle
sonbaharın sarıya boyadığı
otların rengiyle
yüreğime yazdım adını
aşık veysel diliyle
ve kışın bir saati gün karanlığa dönerken
bir türkü duyulur ışıltılı şehrin üzerinde
ve ozan coşkulu yüreklere
sözünü öyle dertli anlatır ki!
bir damla göz yaşı dökülür yüreklere




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!