yağmurların sonbaharın en hüzünlü ayında yağdığı bugün
kasımpatıların açtığı günlerden geri bir yolculuktu,
yaprağa düşen damlada, buldum kendimi maltepenin yollarında
bir parkta çocuklar cıvıl cıvıl neşe içinde sordum adlarını
serihan,ümit,kemal,didem, fatoş, cevat dediler
sordum burası neresi an'ların yaşandığı yer dediler
Sisli bir Edirne akşamında ayrılacağım
Geldiğim o yaz sıcağı Edirne'den
Yıllar önce son bahardı tanışmıştık
Şimdi zemheri ayrılacağım senden
Bu şehirden birlikte adımladığımız söğütlükten, karağaçtan
Ankara’yı seviyorum çünkü içinde sen varsın.
Seni seviyorum çünkü Ankara'da sen varsın.
yürek yarasına
başka bir yürek mi
merhem olur
yürek yarasına
geçen zamanın bıraktığı tortu mu
yele versem tortuyu
Beserek dağında gezer develeri
İsmin alır Veysel Karani'den
Ortaköy'den, Hüyük'ten, Mescit'ten
Ünün yayılır ilaç beldesi Emlek'den
Gönül gözün ile dillendirirsin sazını
Sivas, Şarkışla, Sivrilan-Söbelan köyün
Aşk-ı ateşe düştün mü?
Bedenin değil yüreğin harlanır
Yanar yüreğin anlatamazsın
Gözlerinin içine bakamazsın
Gözleri yüreğine aynadır
Yakar aşk-ı ateş ile
filizkıran fırtınası
henüz dalında çürüyen elmayı
dökmeden önce,
yani
henüz dağlarda karlar eriyip
kızılırmak’a kavuşmadan önce
bahar tazelik demek körpe kuzuların
taze çayırlarda koşuşturması demek
bahar pembe açan elma ağacının
dalları sarması demek
bahar yine yeniden
umutları yeşertmesi demek
Kızılay Örnek otobüsüne binelim yarim
şairin dediği ''göğe bakma durağında'' inelim
sen dökülen üzüm yaprağına bak,
ben sana bakayım yarim
ve kışın bir saati gün karanlığa dönerken
bir türkü duyulur ışıltılı şehrin üzerinde
ve ozan coşkulu yüreklere
sözünü öyle dertli anlatır ki!
bir damla göz yaşı dökülür yüreklere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!