Tuz kokardı sahra çölünden uyarlama pürüzsüzlüğün
sigara sarmaya meyilli parmakların vardı
geceden hazırlardın kendine bir tabaka tütün
Adıyaman kokardı avuçların safsatasız
havada artık neşe yok ayrılığımızın ertesi şehri sardın
olsunlar sigarası da pekâlâ zıvanasına dayanmıştı
o tentürdiyottu ben oksijenli su
ayrı yaralar ve kusurları sırtlanıp eksilerek damla
mektup zarflarını birbirimize katlayarak ağma
sevişmeye yeltenmek safsata ya da ne denir
arada kalmıştık ilk yardım kutusunda
Kaplanın yakışmadığı gibi kafese,
evren benzersizliğini kaybediyor güzel pençelerine deyince,
Dünyanın Çimenleri dahil artık erken açan çiçekleri yakışmıyor,
çıplak ayakla yürüdüğün topoğrafya öğretilerimizde.
Haber alınamayan tüm gidenler eğer dönerse,
bileklerine bakınca delirir çok eminim.
öyle demeyelim biz bu duruma
ekimde verilen kasımda alınmaz
üstüme yakışan gülüşler çıkmaz bi kere
çok çeşitli deterjan gerek
kezzap atar gibi çekmek elini olmaz
tuz ruhu atar gibi
mevsimsiz, ifade ile alakasız kabahatlerimiz
kış gösterip, yaz vuran vilayet geçişleri gibiyiz
duyguların üzerinde ince kaşmirden palto
ve çocukluğumdan kalan bir iz
konuşmayı unutmamın sebebi olabilecek gibisiniz
öyle bakmasanız yüzüme, öyle görmeseniz beni zira
Ağlama, güdemediğin deve huzursuzluk yarattı diye barda
içtiğin voktalara say ya da yarın çetenle uğra kumara
kerhane önünde kavga çıkarırsın ne faydası var loş hava
oldukça temiz fabrikalara inat
temiz hava
fahişeler etkilenmez, umursamazlar bulutlar kaçışta.
siktir et kanunu ve origami tekneni yüzdür üzgün
sırtında gezinen köpek dövüşü ile büyüdün
denize uzanan yakandan yokuşlarına
nefesli serüvenlerini volkanik yamaçların hazarına
ard arda sarılan akıbetini süzdür
denginden uzak
Bahçeler çığlık kopardı erguvan dalından
toprağın gözleri kan çanağı yanlış mevsime açtı
ağrı ve sancı garnizonunda alışıla gelmişti kundaklanma
lodos garkına da doyardı körpe uçları saçlarının
alışıla gelmiş ziyadesi ile sade yalnızlık sarmış köklerini
Köklerinden doğdum koştum hep gölgene mahsur
iki kelam avutmaz zira koşulsuzdum
Çarşafında unuttum ip atlayan çocuk huzurumu
Mecaz mahal münasebetsiz, alaca har
Orman gibiyiz içten içe yar
pikene mahsur ve mahsun sevişirken yanar mensur
Kusursuz bir ihanetti, çaydanlıkta kahve kaynatmak
ceza niteliğinde elimi yaktı
belki literatüre geçmediği için
belki de olmadığından bana ait hiçbir şeyim
fuşya sancım anlam kazanmıyordu bir türlü
zira endemik bedenini betimlemek ise evrenin işi -idi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!