Sen benim
sana gelene kadar ellerimi ısıtma sebebim
karabatak gibi gözlerinle
kaç fersah derinimdesin
nefesim tükendi benim
hayatımın
Gittiğin yer
öyle şanslı ki
güzelim
sen güldüğünde fark edecek duvarları
geceleri
parladığında tenin
Muşmula suratlı bir sabaha uyandım.
İngilterenin uğursuz grisine açılan gökyüzümde,
yüzüne dair ipucu bulamıyorum pek bu aralar.
Gece her semte aynı olurken,
dairelerde farklı hissediliyor.
Gecen gündüzüne karışırken benimle karşılaş istemem
dalgaların
boyu aşanlarını gördüm ben
kısacık bacaklarımla
kaçmaya çalıştım
gördüğüm civardan
hep
antrasit köy şiirine evirirsem seni
yemin ediyorumdur ayna karşısında
ceketimi de ilikleyip
ilk kez iki yakamı bir edip
unutmadan beklicektim derim
benzer geceler gibi ağlamam etmem giderim
Sen tütün sararken yanar perdeler, hızlı sar
maganda ateşlerken kurusıkı elinde,
tınısı, ense sıcaklığında yıldız haritası
bilinmez belki lavanta, kalbine kurulan
toprak parçasıyım ve gölge, gece iki üç falan
gecemi erken çekilir, yüzün mü ufak güneşten
İçimiz kötü hisler kavşağı
hemde aklımızın almadığı yerden
beni kızımdan vurdular.
annesini seviyordum, dikine astılar.
çiçekleri renkleriyle çağırdılar,
çiçekler ismini unuttu.
silah atıldı, gözümde uyku korktu zamanı
ters yokuşa geldi gülüşüm
ayaklar altında patinaja maruz bırakılışına,
güzel kadınlar markajında zeki olanı,
olduğum yere değil olacağım yere sıktı.
beynimden vurulmuşa döndüm.
kağıt çevirirken başka dilden anlaşılmaz ellerin
ben semaya yerleştirmişken seni
suya düşerdi denizin akışına doğru alaşağı
merhumdan bir mesaj unuttunmu diye başlayan
anksiyeteler çıldırtmışken üstelik yastıksız
iyi halli bir dostluk kemirmiş ruhlardan eğreti
Kış gibiydi mevsimi
kaloriferin sıcaklığını hala hatırlıyorum
ve
soğuk esintileri kesen ceketlerim
her zaman ki gibi ben senden önce geldim
halbuki bilirsin




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!