Saçlarındaki yıldız düştü mü ellerine
Şehir solgun griye boyandı mı yine
O akşamlarda duydun mu kokumu
Sahteliklerin içinde çiçeklerle gelen
Rüyalarına girdi mi o küçük çocuğun gözleri
Ha öldüm ha öleceğim derken
Affet!
Bugün haddinden fazla sevdim seni
Gittiğin yollardaki ayak izlerini okşadım
Evin yolunu şaşırdım
- Belki de bundan
Martılar simit attı balıklara
Bülbüle ah etme derdi çoktur dediler
Güle nigâh etme aşkı zordur dediler
Nereye dönsem ben bu hesaplaşmada
Ya Bağdatın kızıl kumu
Ya da kanla yıkanmış mezopotamya
Yavaş yavaş ayrılığa gidiyoruz sevgilim
Yavaş yavaş uçuruma
Ve bilmiyoruz
(yada bilmiyorsun)
Geçen zamanda
Yok olan anılarda hep birbirimizi arayacağız
BABAN GİBİ
Geçmiş olur her şey zamanla
Geçmiş olur yıllar
Yaşlanırsın
Yıllanır yılların
hep aynı çocuktu
aynı şiirleri yazar
aynı şarkıları dinler dururdu
bir rıhtımın efsanesiydi
rıhtımlarda kendini bulurdu
yalnızdı
O yeni sürgünden dönmüş bir bahar
Benim karla tipiye nazır ömrüm
Ben uçurumda sürgün vermiş bir dal kardelen
Ha düştü ha düşecek
Neylersin iki kapısında ömrün
Ha bitti ha bitecek
Ekmek almaya gitti içimdeki çocuk
Bütün korkum bundandır...
Burak Keskin
17 Nisan 2014
Hayat bu Tanrı herkesi sevdikleriyle sınar...
Dağına göre kar verir
Karına göre bulut
Bulutuna göre ağaç
Ağacına göre toprak
Toprağına göre insan
Orada küçük insanlar yaşar
Küçük hayaller kurar o insanlar
Mesela somun ekmek görür rüyasında
Yada yeni pabuçlar
Çocuklar için hep geç kalınmıştır bayramlar
O küçük taşranın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!