Güneş doğmadan iştimaya kalkılır,
Koca tabur sıra sıra dizilir.
İki metrelik çukur sarmak için bekler kefeni,
Dört nala gelir Memedimin acı haberi.
Alnımıza yazılmış bu kara yazı,
Masmavi denizler kadar 
Güzel,
Hiç yaşanmamış ve eskimemiş
Hatıralarım,
İlk günkü gibi temiz ve
Hala masum sevdam.
Havada bir koku var,
Göğüsleri genişleten cennet kokusudur bu.
Güneş dumanları kovalıyor,
Etrafı aydınlatan senin bembeyaz tenindir bu.
Demir almış kıyıdan kalkıyor gemiler,
Anlatacaklarım uzun.
Ayaküstü konuşulamayacak kadar uzun.
O sırma saçlarınla meşk edebilsin diye gözlerim,
Aştığım dağlar kadar ağır,
Geçtiğim kilometrelerce yol kadar uzun.
O güzel gözlerinden yaşlar 
Dökme anneciğim,
Şimdi gidiyorum diye çatma kaşlarını bana,
Öpülesi ellerini sallarken ardımdan,
Veda sözcükleri alma ağzına,
Kalsam senin için, gitsem senin için,
Söyleme Ayçin,
Söyleme bu şarkıyı.
Dilinle dağlama gönlümü.
Bir kez daha berduşta
Çevirme ömrümü.
Kahretsin! 
Aynı yere bir kere daha mı,
Beyhude ömrümde
Bin kere daha mı döneceğim?
Hep mi karanlıktır bu kuyu,
Bu şehirden hiç mi görünmez
Beklerim geceyi 
Bir tutam kahve kokusu çalınır
Burnuma,
Bir cigara daha atılır öne
Civanım!
Kül eder kendini.
Şimdi yazmak ne fayda 
Sana dair,
Senin için dalmak her uykuya,
Bazı geceler düşünmek sabahı,
Ne fayda
Sabahın da geceden farkı yoksa.
Ne diyorsun,
Geç mi kaldık sevgilere,
Kervan alıp başını yürümüş mü?
Hem de bizsiz!
Kar mı kaplamış üstünü
gürül gürül akan derelerin?



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!