Anılara tutunmakla,
Acılara tutunmak arasında ki o ince çizgideyim,
Yani kaybolduğum yerde,
Yani yok olduğum yerde,
Yani seni ilk gördüğüm yerde,
Yani, aşık olduğum yerde...
Bir ferman var
Ki dolaşır elden ele,
Onu duyan kulaklar sağır olur her şeye
Onu tutan eller kan konudurur alnına
Geri dönmeyi hesap etmeyen yiğitler
Sürer mermiyi namluya.
Sana kaç satırlık şiirler okurum
duy diye,
Dalgalara karşı kulaç atarım senin için
Yüzme bilmiyorken üstelik,
Ve hatta inanması zor geliyor kulağa belki
Bile isteye girdiğim çukurdan bile çıkarım
Bir demdi, sürdük, yok oldu gitti,
En güzel faslıydı ömrümün
Geçti gitti,
Gönlümü hicranla koyup da gitti,
Şimdi derman hangi sözde gizlidir?
Yıllık hatrı olan kahveyi hep yalnız içtim,
Sen bir çağrısın!
Karanlık gecelerden, yürek burkan
Feryat figan ağıtlarla bezenmiş
Altın Şafak çağrısı..
Makina yağlarından muzdarip,
Ben bencilliği öğrenemedim bu hayatta,
Kendi için yaşamalı insan, derler
Ben bunu bilmiyorum,
Bilmemenin değil,
Öğrenmemenin ayıp olduğunu da derler,
Öğrenir miyim?
sınıflara,
herkes sınıflara,
durmasın koridorda kimsecikler!
ve açın yolu
yanık tenli oğlana.
bekleyen var, sınıfta,
Deniz kokusu geliyor burnuma
ötelerden,
Ötelerden yükseliyor çocuk sesleri.
-canım bu ne güzel ses!
Şefkatli bir anne çamaşır asıyor ipe.
-yazık küflenmiş çamaşır telleri.
Kanatlarını açıp süzülme öyle gökyüzünde
Sonra gözlerimi alamıyorum,
Gece gündüz dinlemeyip, evimin terasında
Sen gelirsin diye bekliyorum
Gelip konarsın parmaklarımın ucuna
Bakarsın gözlerime üstelik hiç çekinmeden
Telefonun Ucunda
İki aşık,
Kalpleri ritim değiştiriyor
Birbirlerinin utangaç seslerini işittiklerinde,
Gözleri daha bir güzel bakıyor
Kötüler ve kötülükler dünyasına.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!